Girdap Teorisi
  Sonsuzda birin sıfır olmdığının ispatı
 
                         BU YAZI BİR MAKALE DEĞİLDİR. DAHA ÇOK BİR MAKALE TASLAĞIDIR. İLERDE DÜZENLEYİP BİR MAKALE ŞEKLİNE GETİREBİLİRİM. SADECE KARIŞIK BİLGİLER VERMEKTEDİR. AMA DÜZENİ YOK. 
                                                   SONSUZDA BİRİN SIFIR OLMADIĞININ İSPATI

                     Sonsuzda bir sıfırmıdır yoksa birşeymidir. Çünkü koca sonsuzda sadece biri düşünüyoruz. sonsuzda bir sıfır değildir. Yani bir rakamını sonsuza bölerseniz sıfır çıkmaz. Bunu ispatlayacağım. Şöyle ki: Zamanı düşünün. gelecekte sonsuz çeşit şey olabilir. Gelecekle ilgili sonsuz ihtimal vardır. bunlardan sadece biri olur. Herhangi bir ihtimali düşünürsek mesela 2020 yılında jupiter gezegenine bir insan gitme ihtimalini düşünürsek çok düşüktür. Ama hala olabilirdir. İşte zamanda bu sonsuz ihtimallerden sadece biri gerçekleşir. Ve gerçekleşeceği kesindir. Dünya yokolmazsa biri olacak. Sonuçta her olan şeyin ihtimali olmadan önce  sonsuzda birdi. ancak yin de biri olur ve sonsuzda bir ihtimlli birşey gerçek olur. Eğer bu bir piyango olsaydı pek kazanma ihtimaliniz olduğu söylenemez. ama sonsuz insan içinden bir kişi bu piyangoyu kazanır. (sonsuzda bir sıfır olsaydı , gelecekte hiçbirşey olmazdı.) Fakat herne olursa olsun, sonsuzda bir gerçekleşme ihtimali olan birşeye gene de gerçekleşiyor.. Demek ki sonsuzda bir sıfır değildir. demek ki birşey ,sıfırdan büyük birşey. Demek ki sonsuzda bir ihtimalli birşey de olabilir. Eğer sonsuzda bir sıfır olsaydı  bunların hiçbiri olamazdı. Demek  ki sonsuzda bir sıfır değildir.  Buradan kesin olan şu sonucu çıkarırız ki sonsuzda bir, sıfır değildir. Böylece sonsuzda birin sıfır olmadığı ispatlıdır.
                          Daha başka  bakış açısından bakalım. Diyelim ki sonsuz tane birşeyler var. Bu sonsuz demek tek  tek sayıldığında veya sonlu sonlu sayıldığında sonsuza kadar sürer demektir. işte onlar içind bir tanesi sonsuzda birdir. sonsuz şeyler içinde bir tanesidir. demek ki  sonsuzda bir sıfır değildir.  yine birşeydir. yani sonsuz şeyler içinde bir şey olur.
                        

                       
     
                       
                     
                                      DOĞRU VE NOKTA MESELESİ
                       bir kalemle bir doğru çizelim. peki uzunluğu nasıl çizeceğiz. uzunluk çizilmez. peki biz doğru parçası çizerken uzunluğu çizmiyormuyuz. bilmiyorum. ama tek bildiğim uzunluk çizilmez. peki kağıt üzerinde çizgi çizerken uzunluk nasıl oluşuyor. bizler doğruyu çiziyoruz, uzunluğu da zaten var oluyor. peki doğrunun uzunluğu , biz doğruyu çizerken mi oluşuyor? eğer zamanda sadece anlar olsaydı, biz bu doğru parçasını çizemeyecektik. sadece noktalar koyabilecektik. bir sır olan zaman uzunluğu olduğunda ise, çizdiğimiz doğrunun bir de uzunluğu oluyor. demek ki bütün bunlar zamanla ilgili. uzunluksuz anlarda uzunluksuz noktaları koyuyoruz, uzunluklu zamanda ise bir uzunluk çizebiliyoruz kağıt üzerine. ayrıca hareket de zamanla oluyor. hareket zamanla olur. zaman , harekette itici bir güçtür. zaman geçtiği sürece sabit hızlı bir cisim sabit hızda yoluna devam edecektir. sabit hız hareketin ölçüsüdür. hız hareketin ölçüsüdür. yoksa hareket zamanla olur. zamanın anlarında değil, uzunluğu olan parçalarında olur. anlarda ise hareket olmaz.
                      galiba bütün mesele , uzunluk devam edici birşeydir. ancak uzunluk devam ederken, arada sıfır uzunluk bulunsa, uzunluk bunu görmez. mesela 10 cm. uzunluğunun tam 5. santimetresi 0 cm. dir. ancak 5 cm. uzunluğu diyecektir ki öyle bir bölme yok benim üzerimde. yani o sıfır cm. uzunluğunu görmeyecektir. uzunluk sürekli dir continuous dur. ancak doğrunun 5. santimetresi olur. ancak doğrunun uzunluğunun 5. santimetresi olmaz. mesela doğrunun 3. santimetresi veya 6. santimetresinden bahsedebiliriz. bunlar doğrunun yerleridir. yani noktaların adreslerinden başka birşey değildir.
                       BİR EN KÜÇÜK OLABİLİR.
                               messela üç  metre uzunluğunda bir doğru parçası düşünelim. Burada hemen şunu belirtmeliyim ki metrre tanmlanamaz. ancak "1 metre" tanımlanabilir. yanına bir rakamı olmadan metre hiçbirşey demek değildir. hiçbir anlamı da yoktur. yani metre yokluktur. eğer yanında 1 rakamı yoksa metre, sıfırlarına ayrışır ve yokolur. burada 3 metre, 3 tane 1 metre demektir. yoksa 3 tane metre demek değildir. Bence bir uzunluğun miktarı yoktur. uzunluğun miktarını düşünürsek uzunluk da sıfırlarına ayrışır ve yokolur. Belki de uzunluk, birşeyin sebebi değil, sonucu olduğundan böyledir. uzunluk bir sonuçtur. eğer 3 metre demek , üç tane metre demek değil de 3 tane bir metre demekse, rakamlar sadece tane gösterir demektir.(iki batman da iki  tane bir batman demektir vs."1 metre" ise bir tanımdır. 1 tane metre demek değildir. uzunluk birimidir.) uzunluğu ancak uzunluk gösterir demektir. uzunluğu bölerken de tane gösteren rakamlara böleriz demektir. mesela bir uzunluğu 3 rakamına böleriz. uzunluğun üçte birini elde etsek de uzunluğu rakam değil, gene bir metre çubuğunun uzunluğu gösteriyor. yani rakamlar uzunluğu göstermiyor. sonra çıkan uzunluğu gene üç rakamına böldük. başka bir uzunluk bulduk. sonra çıkanı gene üçe böldük. daha küçük bir uzunluk bulduk. görülüyor ki uzunluğu hep uzunluk gösteriyor, rakamlar sadece uzunluğun kaçta kaçı olduğunu gösteriyor. bu durumda uzunluğu sonsuza kadar üçe böldüğümüzü düşünelim. sonuçta çıkan gene bir sonsuz küçük uzunluktur. fakat ona bir rakam vererek "a uzunluğu" diyemeyiz. ancak bir metrenin sonsuzda biri uzunluğu diyebiliriz. ve ancak rakamla 1/sonsuz metre uzunluğu deriz. Bu sonsuz küçük uzunluğa bir tetre diyelim. bu durumda 1 metre , 1 tetrenin sonsuz katıdır. ancak ikisi de uzunluktur, ikisi de tanımlanamaz. rakam olan bir eğer uzunluğu tanımlasaydı , uzunluk sıfırlarına ayrışır ve yokolurdu. bence uzunluk rakamla tanımlanamaz. mesela yukarıda bulduğumuz sonsuz küçük uzunluğa "1" dersek, o uzunluk yokolur. yani uzunluk rakamı temsil edemez. çünkü bu durumda o uzunluğu sıfırlardan oluşmuş kabul ediyoruz. bu da imkansız olur ve sıfır olur. uzunluk yokolur. en küçük uzunluğa bir tetre de diyemeyiz çünkü o tetre başka birşeyden tanımlanmış değildir. yani daha küçüğü yoksa, başka birşeyden oluşmamışsa onun için nasıl "1" rakamını kullanabiliriz. ayrıca tetre ve metre indirgemeci anlayışın bir ürünüdür.. yani bir büyük daha küçüklerden oluşur demektir. oysa tetre daha küçüklerden oluşamaz. yani bir tetre diye birşey olamaz. tetre çünkü metreden tanımlıdır. metrenin sonsuzda biridir. o, hiçbirşeyin 1'i değildir. yani tetre hiçbirşeyin 1'i değildir. yani 1 tetre diye birşey denemez.Bunları anlamak çok zor ama bu durumda 1 metreyi sonsuza da bölemeyiz demek de olabilir. anlamasak da 1 metre, metrenin daha küçüğü var demektir. 1 tane , tanenin daha küçüğü var demektir. yoksa niçin daha küçüğünü kastederek , 1 diyelim.(BELKİ DE BİR EN KÜÇÜK VAR. DAHA KÜÇÜĞÜ OLMAYAN.bu durumda mantıklı oluyor. ama o mutlak oluuyor, 1 setre olmuyor adına setre demeye kalkarsak.  ) daha küçüğü yoksa bir dememize gerek yoktu. düşünün tetrenin daha küçüğü yoktur. o zaman niye ona 1 tetre diyoruz. biri niye yazıyoruz. daha küçüğü olduğunu düşündüğümüz için. oysa bir tetreden daha küçük tek şey sıfırdır. fakat bu durumda da uzunluğu tanımlayamıyoruz. çünkü uzunluğu , hep o uzunluğun daha küçüğü olduğunu şeyettiğimizden 1 metre, 1 kilometre gibi şeylerle tanımlıyoruz. peki ya daha küçüğü yoksa, o zaman ona nasıl 1 tetre diyeceğiz. olabilir de. yani en küçük. 1'i yazmamıza gerek yok ki tetrenin önüne. yani en küçük, başka bir deyişle sonsuzda bir bir rakam değildir. bu durum 1 rakamı bir rakam değildir demek değildir. sonsuz bir rakam değildir demektir. Bu durumda sayı doğrusu icad eder de 1 rakamını 1 metre uzunluğuyla temsil edersek, 1 tetre uzunluğu bir rakama tekabül etmez. uzunluk, uzunluk olmayan şeylerden oluşmuştur demek gibi birşey. tetreler uc uca gelme yoluyla metreyi oluşturmamamışlardır.
                          bir en küçük uzunluk var diyelim. buna 1 tetre diyemeyiz çünkü yarım tetre yoktur. çünkü en küçüğü 1 tetredir eğer en küçük uzunluğa 1 tetre dersek. bu durumda bunun sonsuz katı bir metre olamaz çünkü tetrennin sonsuz katı olmaz. tetre çok küçüktür ama 1 tetre olmadığından 2 tetre de olamaz. bu durumda tetre bir miktar değildir. en küçük olası uzunluktur. bu durumda uzunluk küçüklük ve büyüklükle ifade edilemez demektir. 
                           NOKTALARIN YÖNLERİ YOKTUR(KESİN İSPAT)
                         Sayı doğrusunda bir nokta koyduğumuzd hemen yanındaki noktayı koyamıyoruz. oysa aaslında koyabiliriz. fakat ilerde olmaz. ilerde olmayıncabir yönde olmaz. çünkü yön, biraz ileri işaret eder. böylecee bir nokta diğerinin bir yönünde değildir. Sıfır ileride olan ikinci nokta bbir yönde değildir. çünkü doğru üzerinde değildir.doğrunun üzerine konmamıştır. sadece bir onokta ve bbir diğer nokta vardır. yön yoktur. yani bir nokta diğerinnin sağda ilerisinde değildir. ilerilik yoktur. dolayısıyla sağlık da yoktur. yani o nokta onun sağında değildir. birkere ilerisinde değildir. o zaman nasıl sağında diyeceğiz. iki ardışık nokta yön belirtmez bir ara uzunluğu bulunmazsa.bir o nokta vardır, bir diğeri, yönsüz bir şekilde dururlar. bu iki noktanın araları bulunmadığından, yönsüzlük barizdir. bu durumda tek bi nokta da yönsüzdür. bir nokta için üç boyut yoktur. hiç boyyut yoktur. nokta bir boyutun başlangıç noktası değil, ilk yapıtaşıdır.
                   noktalar yanyana konulurlarsa bir yönde dizilmezler. "yanyana" saçmadır çünkü ilk önce bir yön olduktan sonra "yanyana" olabilirler. daha yön yokken yanyana olamazlar. sonra noktaları koyduktan sonra da yanyana değillerdir.
                   bir noktanın diğerinin sağında olabilmesi için, sağ diye birşey olması lazım, noktanın onun üzerinde olması lazım. bir ortamda bulunmaları lazım. oysa öyle birşey yok. bu durumda galiba bir nokta diğerinin hiçbir tarafında değildir. bu durumda bir noktanın hiçbir tarafı yoktur. yani noktanın yönleri yoktur. zaten nokta doğrunun yapıtaşıdır. 
                        peki üç noktayı yanyana koyamazmıyız. işt yanyana değiller mi? değiller. çünkü yanyana koyacağınız bir ortam olmadığından, noktayı iki noktanın arasına koymanız olayı kendiliğinden doğal olarak meydana gelemediği ortaya çıkar. yni sen o üç noktayı yanyana koyamadın. çünkü ancak teorikte noktaları yanyana koyabilirsin. koyduğun üç noktayı, üç yer noktasına koydun, ancak bu üç yer noktası da bir yön belirtmiyordu aynı şekilde çünkü onlar da nokta kadar.böylece koyduğun üç nokta yanyana olamadı, saçmadır. bu anlamda noktalardan doğru oluşmaz.                 
                         ayrıca  bir noktanın hemen yanına bitişik bir nokta daha koyduk diyelim. bu durumda iki noktayı birden tek birrşey olarak kabul ettik diyelim. bu durumda birinci nokta sol, ikinci nokta sağ yine olamaz.  çünkü sağ olabilmesi için çok az da olsa biraz ileri olması lazım. yani bu tek şeyin sağı olamıyor ikinci nokta. birinci nokta da solu olamıyor. çünkü birinci noktadan ikinci noktaya gitmek ilerlemek değil.
                              DİĞER KONU
                      Konumuza devam edelim. görülüyor ki  sanki doğru noktalardan oluşmuyor. sanki sonsuz küçüklerden oluşuyor. Peki nokta uclu bir kalemimiz olsun. Bu kalemle bir doğru parçasının bir ucundan başlayıp diğer ucuna kadar bir çizgi çizebilirmiyiz. eğer çizsek, her an bu nokta biryerde olduğundan , noktalardan doğruyu oluşturmuş işte olmadık mı? işin gerçeği, bu durumda işin içine zaman giriyor. zamanın tek bir anını düşünürsek, bir nokta sadece biryerde oluyor. ama zamanın bir uzunluğunu düşündüğümüzde bu nokta bir çizgiye dönüşüveriyor. yani evet, bir nokta uclu kalemle bir doğru parçasının bir ucundan başlayıp diğer ucuna kadar gelebiliriz. ancak zaman uzunluğuyla. eğer zaman anlarıyla gelmeye çalışsaydık her an tek bir nokta koyabileceğimizden, hiçbirzaman en küçük uzunluğa bile ulaşamayacaktık. ama zamann uzunluğu bizim nokktalarımızı bir uzunluğa çeviriverir. Fakat durun bir dakika. zamanda da aynı problem var. anlar ve zaman uzunluğu. o zaman zaman nasıl geçiyor. anlardan uzunluk oluşturulamaz. bunun sırrı nedir  bilmiyorum. zamanda hep anlar olduğu halde zamanın uzunluğu geçiyor. Belki de zaman da an uclu kalemle zamanın zamanı boyunca çeekilmiş bir çizgidir. ama bu sonsuza kadar gider. zamanın zamanının da anları ve uzunluğu olur. onun da zamanı olur , onun da zamanı olur. şu bir gerçek ki zamanda, an uclu kalemle zaman uzunluğu çiziyoruz. bu , neyle mümkün. Fakat  iyi bir düşünürsek, mekan yani bizler birşeyin zamanı değiliz. yani zaman , onun zamanı , onun da zamanı diye sonsuza kadar gitse bu durumda bir  başlangıcı olan birşeydir. o da biziz. Bizler eğer birşeyin zamanı değilsek,  Bu durumda zaman, zamanın başlangıcıdır. başlangıcı olan herşeyin bir sonu vardır ilkesinden, zamanın zamanı , onun da zamanı ilkesinin bir sonu olması gerekir. yani bir son zaman vardır. o herşeyin en üst zamanıdır. ama bizler nokta uclu bir kalemle zamanı kullaanarak bir doğru çiziyorsak, bu çizgi de bir zamandır demektir. çünkü oradaki o uzunluk, doğru parçasının uzunluğu  değil , zamanın uzunluğudur. bu durumda kainatta zamanlaa çizilmiş her uzunluğun aslında kendisi zaman uzunluğu demektir. çünkü herhangi bir cismi düşünün , bir otobüs veya bir uzay gemisi, ikisi de tek bir anda tek bir yerdedir. bir sonraki anda bir sonraki yerdedir. eğer uzayda her noktaa bulunuyorlarsa, bu şekilde bir uzunluk alınamaz. hiç ilerleyemez sadece diğer noktalara ilerleyip sıfır uzunluk alır. ama bir zaman uzunluğu boyunca bir uzunluk almak zorundadır. bu durumda hız tanımımız da değişir. birim zamanda alınan yol olmaz. çünkü o da zamanla ilgilidir. zamanın uzunluğu olmazsa hiç yol  alamazsın çünkü birim zamanda. ancak mesela beş dakika boyunca ilerleyen her cisim bu durumda aynı yolu  almalı değil miydi çünkü aynı zaman uzunluğu ona o yolu çizdiriyor. ancak zamanın uzunluğu da noktalara parçalanamaz yani anlara parçalanamaz. yani zamanın uzunluğunun sıfır uzzunluklu parçaçları yoktur. fakat zamannda hep bir anda bulunuruz. tıpkı uzayda hhep birr yerde olduğumuz gibi. yeerlerimiz sıfır kalınlıklı olduğundan yani tek bir yer olup biraz ileri kaymamız bir anda olamadığından, yine ona da bir nokta anlayışıyla bakabiliriz. çünküü ilerlememiz nokta nokta olacak bu durumda ve her anda birr noktadad bulunacağız. bir çizgiyi daha hızlı çizersek aynı zamanda daha büyük bir uzunluktararız. daha yavaş çizersek yine aynı zamanda daha kısa bir uzunluk tararız. bu durumda geçtiğimiz nokta sayısı değil, geçtiğimiz uzunluk saayısı vardır. zaman, uzay uzunluğuna izin verir ve harekete , yol almaya. yoksa hiçbiirşey yol alamazdı hareket de edemezdi. herşey anlardan kurulu olurdu. demek bir zaman uzunluğundan , farklı uuzay uzunlukları çıkarılabiliyorr. belki de zaman bu çizmemizin mürekkebidir. daha hızlı çizersek yine mürekkep yetiyor. eğer çok çok daha hızlı çizersek belki mürekkep yetmeyecek ve yeni yolumuz nokta nokta görünecek. çünkü o kadar büyük hıza mürekkebin püskürmesi yeterli gelmiyor. bu noktadan sonra birçok teori açığa çıkabilir. mesela biri, uzayda çizgiyi çizerken zaman uzunluğuyla ilgili olması, zamanı da harcadığımız anlamına gelebilir. yani zaman uzunluğunu uzay uzunluğuna çevirdiiğimiz zaten ortada . bu durumda zaman yavaşlayabilir. çünkü zamanı uzaya harcadık ve elimizde yaşadığımız az zaman  kaldı.
                      yavaş çizerken bir yerde daha çok zaman harcarız. tabir caizse zaman üst üste biner yerde ve kısa bir çizgi çizeriz. (fakat bir de zaman üst üste binmeden hareket etmek vardır. eğer 1s. 'nin uzunluğu sonsuz değilse.)daha hızlı bir çizgi çizdiğimizde zaman daha az üst üste biner. yani biryerde daha az zaman harcarız. bu durumda öyle bir hız vardır ki zaman hiç üst üste binmez. bu hız, birim zamanda alınabilecek maximum yolu verir ve bundan daha yüksek bir hız bulunamaz. fakat bu durumda aldığımız zaman uzunluğuyla uzay uzunluğu birbirine eşittir. 
                    
                    Zaman harekete ruhunu veren şeydir. cisim ilerledikçe zamanla bunu başarır. yani ilerlemeyi zamanla başarır. zaman ona ruhunu verir. zamanın uzunluğu uzaydaa aldığımız uzunluğu oluşturabilir çünkü. yani zaman geçtikçe , uzaydaki bu uzunluk ancak o zaman oluşabilir. işte o uzunluğun oluşabilmesi , hareketin ruhudur. onu da zaman yapar. zaman harekete hareketliğini veren şeydir. zamanın uzunluğu da hareketin ruhudur. yoksaa hareket olamazdı ve ölürdü. bu kadar kkısa.
                     yani hareketi zamanla yapmıyoruz, zamanda yapıyoruz. gerçi zamanla yapıyoruz da diyebiliriz çünkü aldığımız yola uzunluğunu verebilen şey zamandır. zamanla hareketimizin uzunluğu olur. o hareketimizi zamanın uzunluğu boyunca yaparız. ve bu dik bir boyut daha var demektir. ama tam seçemiyorum. bir nokta , bir anda bir noktadır. bir dakika boyunca bir nokta , zamansal bir çizgidir. zaman boyunca hareket ettiğinde bu nokta, bir çizgi çizer. bu çizginin boyu, zaman boyuyla ve nokta boyuyla alalaklı olabilir. (5sn.*0cm. gibi zaman uzunluğunun nokta uzunluğuyla çarpımı. eğer nokta nokta ilerleseydik böyle olacacktı. belki bu çarpımın miktarı sıfırdır. fakat geçişler, o geçişler başkadır. uzunluğu oluşturan şey odur. yani hareketler. )fakat hızını biz belirleriz. hızını arttırırsak bu noktanın, aynı zaman boyunca daha uzun bir çizgi çizeriz. bu durumda zaman uzunluğu mekan uzunluğundan farklı birşey demektir. çünkü tek bir zaman uzunluğu iki farklı mekan uzunluğuna denkgeldi. bana öyle geliyor ki , bu sözkonusu noktanın çizdiği yol bir zaman çizgisidir. ancak kendisi noktadır. bir notkanın çizdiği bir zaman çizgisidir. çünkü boyu , verdiğimiz hıza göre zamanın boyuna eşitttir. hızda birim zamanda,  birim zamanda alınan yol oluyor. tam emin değilim.ancak öyle olmalı çünkü verdiğimiz hıza göre aldığımız yol , zamanın  uzunluğuna eşit oluyor. haangi hızı verirsek verelim,  aldığı  yol zamanın uzunluğuna eşdeğer. fakat sonuçta gene de zaman ,  hareketin ruhudur. aldığımız yol adeta  zaman uzunluğu çarpı noktanın uzunluğudur. gerçi noktanın bir uzunluğu yoktur ama hernasılsa zamanın uzunluğu öyle birşey ki noktayı doğruya çeviriyor. zamanın uzunluğu diyelim ki on saniye olsun. on saniye*0=10 metre oluyor. fakat olay tek tek gelişince böyle. yani mesela an an zaman ilerliyor olsaydı böyledi. yani uzunluk boyunca sonsuz nokta ilerlemiyoruz. daha farklı birşey. belki zamanın anlarıyla uzunluğu da böyle birşeydir. uzunluk boyunca an olunca sıfırı neyle çarptığımızı anlayamıyoruz. çünkü uzunluk, sonsuz sıfırın yanyana gelmesinden fazladır.  uzunluk tek tek noktalarla anlaşılamadığından , on saniye noktalarına ayrışamaz ve on saniyeyi sıfırla çarptığımızda sonucun birimi ne olur bilemiyorum. saniye çarpı santimetre galiba. sonuçta hiç santimetre olmasa bile yine 10 saniye varoluyor. yani on saniye*0 santimetre iki farklı boyuttaki şeyin çarpımı oluyor. bilinmez bir rakam bulduk galiba. ama sonuçta uzunluk kaçınılmaz. sonsuz kere sıfır sıfırdır, ancak on saniye*sıfır santimetre sıfır değildir. galiba düzlemsel olarak sıfırdır, zamansal olarak sıfır değildir. çünkü bir boyutun kalınlığı zaten sıfırdır ama mesela boyu on diyelim, bu on ile eni olan sıfırı çarpıp değeri yoktur demiyoruz. değeri on diyoruz. onun gibi birşey.  hatta çok daha farklı birşey gibime geliyor.
                           aslında on saniye*0cm. derken bu on saniye içinde geçişler var. hatta tamamı geçiş diyebiliriz. bu durumda on saniyeyi 0 cm. ile çarpamayız. çünkü noktanın cüssesi değil, geçişlerinin toplamı aldığı yolu vermiştir. 
                 (belki zamanın boyu , zamandan farklıdır. 
                   cisim hareket ederken, nokta kadar olsa cisim, zaman uzunluğu ona yolaldırır ve bir uzunluk çizdirir. bu durumda hareketin ruhu zamandır. çünkü zaman olmazsa o cisim oradan oraya  gidip o uzunluğu katedemez. zaman onu hareket ettirmiştir pardon zaman uzunluğu . diyelim ki saniyede yüzbin kilometre hızla giden bir cisim olsun. bu yüzbin kilometre zamanın uzunluğuna denkgelmelidir. diyelim ki fantastik konuşalım, saniyede bir trilyon kilometre hızla giden bir cisim var. fakat ilerlerken ilerleyebilmesii zaman uzunluğuyla oluyor.bu sebeple uzayda ilerleyebiliyor. eğer zaman olmasaydı bu yolu alamayacaktı. olduğu yerde kalacaktı. her hareket zaman uzunluğuyla çizilir. ve yapılır. zaman hareketin ruhudur. zamanın uzunluğuyla uzayda da bir uzunluk çizilebilinir. eğer zaman olmasaydı bu olamazdı. yani zaman olmadan hareket olamaz. yani zaman hareketin ruhudur. hertürlü hareket ve vorteksler zamanla mümkündür. zamanın uzunluğu olmasıyla mümkündür. zaman olmasaydı ya  da zamanın uzunluğu olmasaydı cisim o harekti yapamayacaktı.  bütün mesele hareketin zaman uzunluğuyla olması zamanı mı harcatıyor. yoksa aldığımız uzunluklar da mı zamandır. ama anlardan değil noktalardan oluşuyor. bu zaman uzunluğunun , bizim hareket ederken aldığımız uzunluğa koyduğu bir limit olabilirmi? daha da önemlisi aynı miktar zamanda nasıl oluyor da bir daha kısa uzunluk , bir daha fazlla uzunluk alabiliyoruz. aynı zaman aynı uzay uzunluğunu vermeli değil mi? o zaman hız, birim zamanda alınan yol olmuyor. çünkü aldığımız yolun kendisi zaman uzunluğuyla.
                        
                        aslında 1, 0'a bölünür. sonuçta uzunluk çıkar. mesela bir rakamını bir doğru parçasıyla gösterelim. bu doğru parçasının kalınlığı sıfırdır. kalınlığına y boyutu diyelim , birin bulunduğu boyuta x boyutu diyelim. X'i y boyutunun sıfırıyla çarparsak, cevap x*0(y) olur. fakat birimi vardır. birimi xy olduğundan, y biirimi de sıfır olduğundan, x boyutunun sıfır olmayabileceği aşikardır.(yani her uzunluktaki doğrunun alanı sıfır demektir.) hatta x olduğu aşikardır. fakat toplamda xy miktarı sıfırdır. ama buna rağmen x miktarı x'tir. belki zamanla oluşan uzunluk da böyledir. mesela bir noktanın uzunluğu zamanın uzunluğuyla yapıldığında, zaman boyunca bir doğru çizmekten başka şansınız kalmaz.(gerçi o uzunluk geçerek olmuş birşey. demek ki nokta da geçerek gitti, her noktada bulunarak gitmedi. geçişte nokta*zaman uzunluğu=uzay uzunluğu oldu.)Bu doğru zaman boyunca devam etmek zorundadır. yani zaman boyunca x boyutunda bir çizgi çizer sözkonusu cisim. hem doğru parçasını zamanla çizer, hem de doğru parçasının tamamını zamanda çizer.doğru parçasının bir parçası bir zamanda oluyordur. uzayda doğru çizilemez, zamanda çizilir. zaman harerketin rengidir.zaman boyunca çizilmiştir bu çizgi. boyuyla zamanın boyunun bir alakası var. eğer hızlı çizersek az zamanda daha uzun çizgi çizeriz. yavaş çizersek daha kısa bir çizgi çizeriz. peki aynı zaman boyunda bu nasıl mümkün. fakat bir hıza da ulaşmamız zamanın boyuyla mümkün. zamanın boyu olmadan delta(x) bulunamayacağından, delta(t) ye bölemeyiz. demek ki delta(x) te zamanın bir fonksiyonu.bu durumda delta(x)/delta(T) olan hız f(t)/delta(t) olur. yani konum değişiimimiz olan hızımız konumun bir  fonksiyonu hiç değildir.
                        (bu durumda cismi uzayda hiç hareket etmiyor kabul edebiliriz. zamanda hareket ediyor. uzayda hareket olmaz. bu durumda hareketlerimiz zamanda olduğu için hareketlerimizi farkedemeyiz. uzaydaki hareketimiz , zamandaki hareketimizin bir yansımasıdır. zamanın geçişini farketmediğimiz için, uzayda hareketlerimizi farketmememiz normaldir. zaman geçiyor biz de ilerliyoruz. anladığım kadarıyla zaman geçerken ilerliyoruz. fakat geçer-ken derkenki ken sanki zamanın zamanını belirtiyor. işler zora giriyor.)(fakat uzay, zamana nasıl itaat ediyor. zamandaki uzunluğun aynısı uzaya yansıyor. uzaya uzun şeyler çizilebiliniyor demektir. fakat zaman uzunluğu nasıl uzaya yayılıyor, ikisi aynı şey mi? aynı uzunluk mu?
                               Sonuçta uzayda bir çizgi çizdiğimiz zaman , zaman mürekkebiyle çizeriz. ama kalemimizle çizersek kalemin mürekkebi vardır , çizgiyi bu çizer diyebiliriz. ama o çizginin ruhu zamandır. o çizgi ancak zamanla çizilebilinir. bir de şu noktayı düşünelim. gene nokta uclu kalemimiz bir çok büyük kağıt üzerinde diyelim. yine zaman geçiyor. ama kalemi hareket ettirmiyoruz. aynen çizgiyi çizmişiz gibi birşey olması gerekmez mi? yani kalemi hareket ettirseydik çizgi uzayda uzayacaktı, amam hareket ettirmediik, sanki çizgi yine var, ama kaleme hapsedilmiş. çünkü nokta yine kağıda dokunuyor ve zaman da yine geçiyor. bir çizgi gene çiziliyor. ama gizli. Sanki bir de uzunluğu var. ama tamamen bir noktaya hapsedilmiş. yani kalem hareket etseydi bu çizgi uzayda ilerleyecek ve bir uzzunluğu görülecekti. tek farkı kalemii hareket ettirmememiz. bu çizgi gene var ve uzayda yayılmammış, çizilmemiş sanki. yani çizginin potansiyel enerjisi olduğu gibi duruyor. adeta çizgi enerjisi var. bu enerji kalemde kalmış. eğer kalem hareket etseydi bu potansiyel enerji kinetik hale dönüşecek ve çizgi görülecekti. ama  kalem dururken ve zaman geçerken çizilen gizli çizginin bir uzunluğu da olmalı. bu da bence birim zamanda çizilebilecek en uzun çizgidir.
                            mesela bir cisim duruyor diyelim. zaman ona hareket verecek. önce küçük bir hıza çıkmalı, bu da küçük ilerleme demektir zaman geçerken, sonra daha fazla ilerledi, sonra daha fazla böylece cisim ivmeleniyor ve hız kazanıyor. fakat her en küçük hareketi de zamanla yapabilir. en küçük sıfır hız şudur, hız vardır, fakat büyüklüğü yoktur. yukarıda da rakamları böyle incelemiştik, sıfır da tanenin hiç olmamasıydı. tane de miktar olduğundan ,yani büyüklük olan tane var ama büyüklüğü hiç yok. büyüklüğü olmaması kalemin ucunu saniyede sıfır metre ilerletir. yine uzunluk vardır ama büyüklüğü yoktur. bu da galiba sıfırdır. çünkü miktarıı olmama durumudur. neyse bu sıfırı çok tartışırız. cisim hızlanmak için  zaman uzunluğuna ihtiyaç duyar. zaman da onu hızlandırarak hareket ettirir. eğer mesela 1 sn. zaman uzunluğu sonsuz hıza ulaştıramıyorsa ki öyle olsa gerektir, o zaman sonlu hıza ulaştırır. çünkü sonuçta zamanın uzunluğuyla bir nokta bir çizgiye dönüşür. zamanın uzunluğunun anları yok.
                     şunu da söylemeliyim. mesela bir cisim tek bir yerdeyken hareketsizdir. eğer bir nokta kadar sağa giderse nokta kadar hareket etmiş olur. ancak zaman uzunluğunu düşündüğümüzde zamanın anlarıyla hareket edemeyiz. yani büyük şeylerin de bir uzunluk çizmesi, bir noktanın uzunluk çizmesi kadar olanaksızdır. bir uzunluk boyunca hareket ederiz. yani kalemimizin ucu nokta kadar olsa da olmasa da zamanda hareket edecektik. yani hareket etmek sırf zamanla ilgilidir. uzayla hiçbir ilgisi yoktur. saçma mantıksız gibi duruyor ama değil. zaman uzunluğu bizi biryerden biryere hareket ettirir. zaman gibi uzatır. adeta uzunluğun çizdiğimiz çizginin kendisi zamandır. o kadar zamandır yani. zaten zamanla bir sonraki yerde bulunuruz. hareket ederken devamlılık zamanın devamlılığıyla mümkündür. zaman devam ettiğinde aynıyla hareketimiz olur. yani çizgimiz çizilir. bu çizginin devamlılığı zaman özelliğindedir. hareketimizin devam etmesi zaman özelliğindedir.
                     çizgiyi çizerken kalemimizin nokta uclu olmasının hiçbir önemi yoktur. çizginin kendisi zamandır. oraya zamanı çizeriz. o kadar zamandır yani. çizgiyi çizen zamandır. çizgiyi zaman uzunluğuyla sağa doğru uzatırız. kaleme bir kuvvet uygularız ve kalem belli bir hıza doğru çıkar. bu hız, zaman uzunluğu bölü çizgi uzunluğu kadardır. burada zaman uzunluğu, zamanın uzunluğunun metreye yansımasıdır. yani zaman uzunluğuyla mekan uzunluğu elde ettiğimize göre , bu zaman uzunluğunun uzaya bir izdüşümü var demektir. burada bu izdüşümün bir maximumu olduğunu farzettim. mesela 10 dakika boyunca çizgi çizersek 10 cm. elde ettiğimizi düşünelim. oysa 20 dakika boyunca çizgiyi çizersek çizgi uzunluğu 20 cm. olur. yani zamanı ikiye katlamamız uzay uzunluğunu da ikiye katladı. demek ki zaman uzunluğuyla uzay uzunluğunu değiştiriyoruz.
                 peki durgun bir noktayı nasıl hareketlendirdik. nasıl ki uzunluğu noktalar cinsinden ifade edemiyoruz, hızlanırkenki hız kazanmaları da uzunluk gibi düşünüp, sonuçta ulaştığımız hızı bir nokta olarak düşünmeliyiz. yani durgunluktan nasıl hızlandığımız hız boyutunda bir uzunluk geçmektir. fakat her doğru gibi hız da sıfır hızdan başlamaz, çünkü ilk sıfır noktası hiçbir doğrunun bir parçası değildir. bu durumda sıfırdan sonraki ilk hıza nasıl ulaştığımız da belki zamanın belki başka birşeyin uzunluğuyla ilgilidir. hız zamanla artıyorsa, gene zaman uzunluğu hız geçiş uzunluğunu oluşturur. o doğrunun ruhudur. yani mesela 5 cm/s hızını bir sayı doğrusunda 5. santimetre olarak gösterirsek, bu 5. santimetreye kadar gelen uzunluk çizilmelidir. hız da zamanla arttığından, bu 5 cm. lik doğrunya uzunluğunu veren de zamandır. fakat nasıl oldu da bu uzunluk geçildi. işte bu noktalarla izah edilemediğinden sıfırdan başlayarak anlatılamaz. anlatılır, ancak önce doğru parçası paradoxunun çözülmesi gerekir. doğru parçası paradoksu kabaca nasıl oluyor da sıfır uzunluklu noktalardan doğru oluşuyor der. çünkü sonsuz nokta dahi olsa sonsuz tane sıfırın toplamı sıfırdır. fakat bir doğrunun da heryerine nokta koyulabildiğinden, doğrunun noktalardan oluşması gerekir. bu da bir paradokstan başka birşey değildir. tam olarak doğru parçası paradoksunun çözümü cevabımız değildir aslında, noktayla uzunluğun irtibatını ele almak zorunda ve bulmak zorundayız . mesela bir zamanda hep anlar olur. uzunluğu farketmeyiz anlarda, hep anlar geçerken bakarız ki yarım saat geçmiş. yani bir uzunluk geçmiş. oysa anların uzunluğu sıfırdır ve sonsuz anda yaşamış dahi olaydık toplam uzunluğu sıfır olmalıydı. işte bu şekilde anlarla zaman uzunluğunu, noktalarla da doğru uzunluğunu irtibatlandıramıyorum. bu durumda da nasıl oluyor da sıfır hızdan ilk hızlara geçtiğimizi açıklayamıyorum. ama hızlar zamanla arttığından ve sıfır miktardan fazla arttığından, sonuçta bir hız uzunluğu doğrumuz oluyor. hız da zamanla arttığından, bu doğrunun çizilmesinde de zaman faktördür. yani hız artımının ruhu da zamandır. çünkü sıfır cm/s hızından , 5 cm./s hızına ,hız uzayında geçeriz. demek ki hız uzayında da zaman hızın ruhudur. çünkü hız artımı hızın hızıdır. hız zamanla artar ve zamanın uzunluğunu düşünüğ anları esgeçersek, hız zamanda artar. belki de artışlar uzunluklu olan zamanda, hızlar uzunluksuz olan anlarda oluşuyor. çünkü an , zamanın bir parçası değildir. fakat her durumda anlarla zaman nasıl bağdaşır. buna cevap veremiyorum. ama hız artımı anlarda olmadığından, bir zaman uzunluğunda olduğundan, zaman uzunluğu da zamanda olduğundan, hız artımını simgeleyen hız uzayındaki hareket doğrusunun ruhu zamandır. gerçi anlarda hız olmaz sadece bir noktada durulur. bu durumda her hız en küçük de olsa bir zaman aralığında bulunur. fakat hız uzayına geçtiğimiz için hızları birer nokta gibi aldık.
                        herneyse, biz hereket ederken geçtiğimiz uzay uzunluğu zamanın geçmesidir.(zaman geçerken eğer iki ardışıl fotoğraf çekersek, ilk fotoğraftaki kalemle ikinci fotoğraftaki kalemin arası zamandır. yani geçmişteki kendimizle, şu andaki kendimiz arasında zaman vardır. işte bu da aldığımız yoldur. iyi bir düşünürsek anlarız. zaman ikimizin arasındadır.(işte o da aldığımız yoldur. geçmiştei kendimizle şu andaki kendimiz arasındaki farktır. çünkü mesela yolculuğa başladığımız a noktasındayken biz geçmişteydik. işte o bizle şu andaki biz arasındaki fark zaman değilse nedir. yol mudur. değildir. zamandır. aldığımız yol ise geçmişle gelecek araındaki fark gibi duruyor. o da zamandır. zamanın uzunluğudur.  yolculuğa başladık a noktasından b noktasında geldik diyelim. a dan b ye kadar her bulunduğumuz zaman geçmiştir. bizler de o noktadaykenki biz geçmişte kaldı. demek ki yolu uzayda değil zamanda aldık. ) hareket etsek de etmesek de. galiba bütün mesele bu zamanın uzunluğu ne kadar fazliaysa, o kadar kısa bir yol almışız demektir.)( Fakat benim anlamadığım nasıl oluyor da aynı zaman aralığında iki farklı uzunluklu çizgi çizilebiliniyor. ancak unutmayalım ki yavaş bir çizgi çizerken de hızlı bir çizgi çizerken de kalemimiz aynı zamanda aynı miktar mürekkep harcar. eğe çizgiyi hızlı çekersek , kalemimizin mürekkebi üstüste binmeden yani biryerde fazla mürekkep harcamadan daha güzel bir çizgi çizer. çünkü mürekkep miktarı kağıdın üzerinde kalem ucunun ne kadar zaman kaldığıyla bellidir yani kağıda geçen mürekkep miktarı. fakat öyle bir hıza ulaşabiliriz ki , birim zamanda sabit miktarda mürekkep aktığından, çizgiler kesik kesik olur. çünkü akan mürekkep o kadar uzun çizgiyi çizmemize yetmemiştir. çünkü hız arttıkça kalemden çıkan birim zamandaki mürekkep miktarı artmaz. aynı şey zaman uzunluğu için de söylenebilir mi, birim uzayda geçen zaman uzunluğu mürekkebi önce üst üste biner. daha bir hızımızı arttırırsak, zaman mürekkebi tamı tamına uzay uzunluğunu çizmemiş için gerektiği kadardır üst üste de binmez. fakat daha hızlı hareket için artık birim yolda harcanan zaman uzunluğu mürekkebi yetersizdir. ancak cisim çizgiyi çizerken bazı noktalarda zaman mürekkebi noktayı koyamaz, demek ki cisim buraları atlar. yani iki yer arasında hiç bulunmaz. çünkü zaman hız büyüklüğünden dolayı oralara büyüklüğünü verememiştir. o uzunluğu çizemez. daha sonra tekrar biraz çizer , sonra gene bir uzay atlanır, böyle böyle cisim uzayda atlaya atlaya gider. yok zaman atlamaya izin vermezse o zaman zamanın mesela bir saniye uzunluğu, uzayın bir uzunluğuna eşdeğer demektir. bu uzay uzuluğu/bu zaman uzunluğu cismin ulaşacağı maximum hızdır. hiçbir cisim madde olsun olmasın bu hızı geçemez. bu konuda son kararı vermem için hız oluşumunun zaman uzunluğuyla ilgisini incelemem lazım. tabii bu da daha sonra . çünkü hız da bir sayı doğrusu üzerindedir ve zamanla bir ilgisi vardır. cisim tam olarak birim zamanda o zamanın eşdeğer uzay uzunluğu kadar gene yol alır, ama bazı uzay noktalarını atladığı için hız daha büyüktür. yani bir anlamda daha büyüktür, bir anlamda maximum mümkün hız aşılmamıştır. (büyük ihtimalle maximum hız maddenin özelliğinden kaynaklalnıyor. bu durumda da maddenin zamanla bir ilgisi var demektir. yani belki de maddenin zaman hızı bunlara sebep oluyor. fakat zaman hızını tanımlamak çok zor zamanın zamanı olması gerekebiliyor.)bu, hız oluşurken bir hızdan diğer hıza geçmeyle ilgilidir.(ayrıca hız artık birim zamanda gidilen yol olmuyor, daha fazlası oluyor.) eğer bir ivme olması durumunda bir hızdan diğer hıza... yani hızın tanımı birim zamanda gidilen yoldur.fakat atlama olursa hız tanımı değişiyor. gitmediğin yol da hızına dahil oluyor. işte bunun zamanla hız arasındaki ilişkiyle bir ilgisi var. yani bu hıza da sonuçta ivmeyle çıkacağız.ama zamanla hız arasındaki bağıntı önemli. zamanla hız arasında nasıl bir bağıntı var. hız atlamalarına izin verir mi?  maximum hızdan daha büyük hıza izin verir mi? buna sonuçta ivme sebep olacak. ivmeye de kuvvet sebep olacak. ancak maximum hızdan bir sonraki hıza geçişte artık uzay değişimi zaman uzunluğuyla açıklanmayacak. cismin hızına zaman değişimi karar vermiyor demektir. çünkü o ve ondan daha yüksek tüm hızlarda artık zaman değişimi sabit kalacak, sadece alınan uzay uzunluğu artacak. işte buna ne sebep oluyor. ney cismi atlatıyor. buna ivme denir mi? yani bu hızlarda cismin hızlanmasına. işte bunun için ivmede de atlama gerekiyor.  şunu düşünelim. hızlar dünyasında da sfırı hız vardır , ondan sonraki en küçük hız vardır, aynı bir sayı doğrusu gibi hızlar da böyle doğru boyunca konulan noktalar olurlar. yani hız da bir boyuttur. hızların böyle artış hızını belirleyen ivmedir. aynı bizim uzay uzunluğunu alış hızımızı belirleyenin hız olduğu gibi. hız yüksek olursa daha kısa zamanda daha ilerde olursun. hızlarda da ivme daha yüksek olursa daha kısa zamanda daha ileri hıza ulaşırsın. ancak aradaki her hızda da yine bulunursun. işte aynı mürekkeb fikrini burada da işletirsek, zaman uzunluğu bir mürekkep olursa, öyle bir ivme vardır ki bu ivmeyle birim zamanda değişen hız miktarının kendisi olan uzunluğu , o birim zamanın uzunluğuna denk olur. daha yüksek bir ivme de bulunamaz. yani ışık hızının sabitliğine yukarıda ulaştıysak , burada daha başka birşey ulaştık, maximum ivmenin sabitliği. yani öyle bir ivme vardır ki, hiçbir cisim o ivmeden daha yüksek bir ivmede bulunamaz.  mesela maximum hız eğer 10000 m/s ise, maximum ivmenin değeri de aynı bir saniye içinde bu hıza ulaşma sabit ivmesidir. çünkü iki maximum da aynı zaman uzunluğuna eşdeğer bir uzunluğa sahiptir. bu ivmeye ulaşmak için gerekli hız aralığı ise yine bir saniyeye eşdeğerdir ve aynı zamanda 10000 m/s 'ye eşdeğerdir çünkü üçü de birbirine zaman uzunluğuna eşdeğer olduklarından dolayı eşdeğerdir.  fakat gerçi ivme bu hızdan sonrasını da kaldırır. fakat atlama gerekir. hızlar artık bu maximum ivmeyle sanal olarak artar. oysa bu süperhıza çıkan bir cisimle çarpışsanız , onun kinetik enerjisini süper hızdaki  bir cismin kinetik enerjisi olarak görmezsiniz, maximum hızdaki bir cismin kinetik enerjisi olarak görürsünüz.  )(aryıca cismin olduğu yerde 10 saniye boyunca durudğunu farzedelim. bu duruma teorik olarak yine bir uzunluk çizmiştir. zamansal olarak da onun orada durması olayı 10 sn. sürmüştür. zamansal da bir uzunluk vardır yani. fakat yanılmıyorsam zamanda her an bu cisim bulunduğundan, bu olaya bu cisim de dahildir ve zamansal uzunluğunda bedeni de bulunur bu olayın zamansal uzunluğunda. eğer cisim ilerleseydi uzayda araları zaman olan bir yol izleyecekti. buradan şunu çıkarıyorum , anlıyorum fakat anlatamıyorum. uzay uzunluğu sanaldır. uzayın uzunluğu diye birşey yoktur. ama nasıl anlatılır muhtemelen anlatamadığım bu olayı zamanla ben de unutacağım. çünkü kendime de anlatamıyorum. belki birisi anlar diye buraya yazdım. ama şöyle diyelim, cisim uzayda ilerleseydi , iki farklı andaki iki kendisi arasındaki ilişki bir zaman olacaktı.(çünkü cisim iki farklı zamanda aynı uzayda bulunmaz. artık bir önceki andaki uzay da kendi de geçmişte kalmıştır.) uzayda bir araları bulunması değil. buradan sanki uzay zamansaldır yani uzayın uzunluğu zamansaldır gibi çıkıyor. bu durumda mesela uzay uzunluğu varmıdır? fakat anladığımın bununla ilgisi yok. uzayın uzunluğunun sanal olduğunu nasıl anlıyorum bir türlü anlatamıyorum. )zamanın geçmesiyle yani o kalemi hareket ettirmemizle o çizgi uzayda çizilir. o kalemin hareketi zamanın geçmesidir. o kalemin oradan oraya gitmesi zamanda olur. zamanın geçmesi de o hareketi getirir. cümle kurarak bunu sağduyuya açıklayayız. mesela deriz ki "o oradan oraya gidiyor". burada yor kullanmak şimdiki zamanda oluyor demektir. şimdiki zamanda oluyor demek de şimdiki veya değil, zamanda oluyor demektir. demek ki bu hareket zamanda oluyor. hareketin iki noktası arasındaki bağ zamandır. yani kalem hareket ederken iki ayrı zamanda birbirinin yanında bulunduğu bir zamanı düşünürsek, bu iki şeyi zaman bağlar. fakat tam netlikle değil çünü bir zaman uzunluğunda bu kalem nerededir diye sormak da yanlış oluyor. çünkü biryerde olmak bir anda olur. işte o iki andaki cisim arasında zaman bağı vardır demek gibi birşey ama zaman geçerken düşünürsek. yani bir anda değil, zaman geçerken. anladığım kadarıyla çizilen çizginin kendisi zamandır. çünkü bir anda nokta olduğundan, uzunluğu zamandır. yani o çizginin kendisi zamandır. o çizgiyi çizen şeye de mesela mürekkebe bağlı değildir. mürekkebin uzunluğu zamanın çizdiği bir çizgidir. daha doğrusu çizgi, zamanın çizdiği bir çizgidir. zaman boyunca çizdiğimiz için çizginin boyu zaman olur. çünkü zaman boyunca hızımızla ilintili olarak o çizgiyi çizmişizdir. demek ki hızımız zamanın rengidir. bize hızı veren zamanın uzunluğudur. zamanın uzunluğu olmasaydı, birim zamanda aldığımız yol olmazdı. çünkü aldığımız yol da zamanın uzunluğuyla oluyor, zamanımızın uzunluğu da zaten zamanın uzunluğu. demek ki aldığımız yol zamanla ilgili. fakat tek bir zaman uzunluğunun nasıl oluyor da uzayda iki üç beş izdüşümü bulunabiliyor. mesela hızımızı iki katına çıkarırsak, aynı zaman uzunluğunun hızla çizdirdiği uzay uzunluğu iki katı oluyor. hatta cisim olduğu yerde durduğunda, yine aynı zaman geçmesine rağmen sıfır uzunluklu bir doğru oluyor. fakat potansiyel olarak bu tek noktada duran kalem de bir uzunluk çizmiştir. sadece bu noktaları yanyana koymamıştır. eğer yanyana koysaydı çizgiyi görecektik. ama üst üste koymuştur. çizgi gene vardır, ama noktlarına ayrışmış ve her nokta da üst üste gelmiştir! yani uzunluk noktalarla oluşuyor! alın size doğru parçası paradoksu. bir doğru noktalarına parçalanabilir! Bu şu demektir, zamanın uzunluğu , anların uzunluğunun toplamıdır. (yani her an oraya bir nokta konmuştur, ancak ileriye yerine aynı yere konduğundan , zamanın uzunluğu bu tek bir noktada vardır. sadece çizgisi çekilmemiştir. çizgi çekilseydi uzunluk olacaktı.k çünkü sen oraya zaman boyunca nokta koydun. zaman hareketin ruhudur. o tek noktada çizdiğin doğrunun uzunluğu tam olarak zamanın uzunluğuna eştir. ancak parçacık diyebileceğimiz noktalar olmasaydı da yine aynı uzunluk olacaktı. çünkü hareketin devamında çizginin oluşmasında parçacığın büyüklüğünün hatta varlığının önemi yoktur. ortadaki çizgi zaman uzunluğundadır. o zaman parçacıkla hiçbir alakası yoktur çizilen doğru parçasının uzunluğunun.)yani doğrunun uzunluğu, noktaların uzunluğunun toplamıdır. fakat nokta başka birşey uzunluk başka birşey olunca bu olabiliyor. şunu unutmayalım ki en küçük uzunluk sonsuzda birdir ve sıfır değildir.(yoksa sayı doğrusunda sıfır noktasının sıfır yanına bir nokta koyar ve ilk sayıyı bulurduk. ama öyle olmuyor. ilk sayının değeri kadar uzunluk ileriye ilk sayıyı koyabiliyruz. yoksa her sayının değeri sıfır olurdu.) sıfır uzunluklu dediğimiz noktanın ise bir uzunluğu hiç yoktur. bu durumda sıfır, birin bir parçası değildir. nokta doğrunun bir parçası değildir. ama bir sıfırlardan oluşmaz demek de olmuyor bu. çünkü sıfır başka birşeydir, yani başka bir boyuttur bir başka bir boyuttur. noktalardan doğru hala oluşabilir. çünkü aynı cinsten değiller. yaptığımız şey toplama değil, bir boyuttan başka bir boyutu oluşturmaktı. zamandan uzay oluşturmak gibi. ama bilemiyorum. bunun da bir çözümü var mutlaka. yani bir doğru, en küçük uzunluklarının toplamı uzunluğuna olmasaydı o zaman doğru kendi parçalarından oluşmazdı. ancak sıfır doğrunun parçası olmayarak sıfırların toplamı uzunluğu vermiyor. parçası olarak vermese tamam, noktalardan doğru oluşamaz. ancak parçası olmayarak uzunlukları toplamı doğru uzunluğunu vermediğinden, belki de doğru noktalarına parçalanabilir. ama bir parçası olmayarak.
                             normal hızlarda , alınan yol da zaman uzunluğuyla ilgili olduğundan, hız tanımı birim zamanda alınan yol olarak tam tanımlanamaz. mesela yavaşlıkla, bir saniye uzunluğunu bir cm. ye sıkıştırabiliyoruz. hızı bire çıkarırsak ve 1 saniyenin uzaysal karşılığı 10 bin cm. olursa, bu durumda hız bir olur eğer bir saniyede 10 bin cm. alırsak. çünkü zaman uzunluğunu hız, sıkıştırmamıştır uzayın iki noktası arasına. bu durumda uzunluklar mutlak demektir. mesela zamanın uzunluğu olan bir saniye uzayın uzunluğu olan 10 bin cm. ye eşitse, 1 saniyeyi 5000 metreye eşitleyelim diyemezyiz. .... gerçi hız, uzunluk sıkıştırıcı birşey oluyor. demek ki bir uzunluk sıkıştırılabilir. ancak uzunluğu genleştirebilme gibi bir sonuç buradan çıkmıyor. uzunluğu genleştirme demek olsa gerek olan süper hıza çıkma, bunu başaramıyor. uzunluğu daha uzun bir uzaya yayamıyor. onun yerine bazı uzayları atlıyor. peki hız nedir o zaman. uzunluğun uzunluğa bölümüdür. fakat birimler aynı olduğundan, cm. de saniye cinsinden ifade edilebildiğinden, birimler birbirini görürür ve geriye sadece rakam kalır. birimler gittiğinden her hız mutlak olur. bu da uzay uzunluğunun ve zaman uzunluğunun mutlak olduğunu gösterir. yani zamanı genleştirip bir saniyeyi 10 saniye gibi gösteremeyiz. hızlar da mutlaktır. mesela diyelim ki 1 sn. lik zaman uzunluğunda maximum hızda bir çizgi çizdik. çıkan hız 1 mutlak değeridir. yani bu hız mutlaktır. diğer hızlarda da birimler birbirini götürdüğünden onlar da mutlak olurlar. yani bir hız neyse odur. daha hızlı olarak yorumlanamaz ya da daha yavaş olarak. bu durumda da uzayın bir uzunluğu olmaz. çünkü uzayın uzunluğu zamanın uzunluğuna denkgelir. oysa ki o, zaman uzunluğudur. uzay uzunluğu değildir. uzayın uzunluğu zamanın uzunluğu cinsinden olduğundan ya uzayın bir uzunluğu yoktur, ya da uzayın kendisi zamandır. ya da uzayla zamanın yapıtaşı aynıdır. tabii öteki ihtimal de yapıtaşları farklı olduğu halde uzunluk ikisinde de aynı şeydir. sürenin uzunluğu , uzayın uzaklığı cinsinden oluyor. ikisi de aynı şey, sürenin uzunluğu ve uzaydaki iki cisim arasındaki uzaklık. bu durumda sanki bu iki cisim arasındaki uzaklıkta olan yerlerimiz , zamanın bölgelerine eşdeğer oluyor. ikisi de aynı şey oluyor. zaman yaptığımız işler için yer olurken, uzay da bizim için yer oluyor.
Ana sayfadaki teoriyi düşünürseniz, vorteks, yapılan bir işle varlıkta durur. bu durumda vorteks maddi yapısıyla uzayda biryerde dururken, yapısında yapılan işler zamanda oluyor. olma yönünde zamanda +var olma yönünden uzayda. işin garibi vorteks, birkere oluştuktan sonra her an yokolmaktan korunmak zorundandır. var olmaya devam ediyor diyemeyiz çünkü dinamik birşey , devamlı hareketler oluyor , her an tekrar varoluyor da diyemeyiz. kolay yoldan birkere oluştuktan sonra vorteks vardır deriz. dinamizm akıntılar devam ettiği halde sanki statik birşeymiş gibi voteks vardır deriz. vorteks zamanda devam ediyor diyemeyiz. eğer bir hareket olsaydı zamanda devam ediyor diyebilirdik. oysa vorteks vardır deriz. voteks , hareketle tanımlanmış bir varlık olsa dahi, hareketlikten çıkmıştır. başka birşey olmuştur. vorteksin içindeki her akıntı , her hareket zamanın uzunluğuyla mümkündür. bu durumda vortekse hacmini zaman verir. bu durumda nasıl şunu söylemeyeyim :"vorteks , zaman barındırır".
                     kainatı dolduran bir akışkan düşünelim. bu akışkanın parçacıkları salınırken aldıkları yolların uzunlukları zamandan alınıyor. yoksa o yollar hiç yok mu? nasıl oluyor da zaman uzunluğunda oluyor. birşeyin uzunluğu zaman uzunluğuysa o şey zaman değilmidir? zaman bizi kandırıyor mu? yoksa bir gazda parçacıklar arasında hiç boşluk yokmudur. uzayı nasıl zamanla açıklıyoruz. yoksa einstein haklı mı, dört boyutlu bir sürekli mi var? eğer uzay , zaman olsaydı o zaman eylemlerimizi uzayda da yapardık. ama bir zamanda geriyegidiş olmadığı halde uzaydageriye gidiş vardır.
                        bu maximum hız ışık hızımıdır. ilk önce şunu belirteyim, eğer ışık hızı sabit olup , bu durum maddeleri de etkileseydi mesela ışık hızının dörtte biri hızla giden cismin hızı da her yönde sabit olmalıydı. oysa ki onlara yetişebiliyoruz.  sana göre hızı ışık hızının dörtte biriyse bir maddenin, diğer maddeye göre de ışık hızının dörtte biri olması gerekmez miydi? madem ki aynı şey ışık hızıydı, ışık hızının dörtte birinin de aynı şey olması gerekirdi. diğer cisim de baktığında , o da ışık hızını sabit gördüğünde , buna göre ışık hızının dörtte biri , diğerine göre ışık hızının dörtte birinden farklı oluyor! bence bu olamaz. bu durumda bir eski felsefemi kullanacağım. bu felsefenin adı faktör parçalanmasıdır. Faktör parçalanması şu durumda ortaya çıkar, bir kişi birşeyden bir sonuç çıkarır. fakat iki farklı şeyle uğraştığı halde aynı sonucu çıkarır. oysa bu imkansızdır. kişi buna şaşar nasıl olur diye düşünür durur. işte klasik bir faktör parçalanması durumudur bu. kişi bu çıkarımını yaparken iki tane birbirinden farklı şeyi kesin olarak aynı şey olarak almıştır. iki şeyi birbirinden ayıramamıştır. o sebeple aslında iki sonuç çıkması gerektiği yerde tek sonuç çıkarmıştır. tek sonuç çıkması gerektiği yerde iki farklı sonuç çıkarısa ise bu durumda da faktör yokolması olur. kişi bu sefer de aslında tek birşey olan iki şeyi birbirinden ayrıştıramamıştır. oysa o iki şey tek birşey olduğundan iki faktör yokolur ve tek faktör kalır. ya da faktörlerden biri yokolur diyebiliriz. işte bu da faktör yokolmasıdır. işte relativite teorisinde bence faktör parçalanması durumu olmalıdır. yani farklı olan iki şey tek birşey gibi alınmaktadır. oysa bu faktörleri parçalamak gerekir. ikiye ayırmak gerekir. çünkü onlar aslında iki şeydir. büyük ihtimalle cisimlerin uzayları bir faktörle ayrışıyor. ikisinin uzayına da dik bir boyut var. fakat bu farkedilmediğinden iki farklı şey olan iki cisme göre ışık hızı , iki cisme göre aynı gibi alınıyor. bu da bir yanılgı. zaten faktör parçalanmasında da faktör yokolmasında da zihnimizdeki faktörler parçalanır, gerçekte gerçekte olan faktörleri buluruz. bunun gibi.
                        Burada şunu belirtmeden geçemeyeceğim. bir nokta sıfır uzunluğuyla nasıl doğru oluşturur. fakat sonsuz tane de noktayı yanyana koysak sıfır uzunluk buluyoruz. ama başka birşey geliyor . bir kahraman . onun adı uzunluk. uzunluk ise bir noktayı alıyor ve uzunluğa çeviriyor. zamanın uzunluğu doğrunun noktasıyla doğruyu çiziyor. sonsuzun yapamadığını bir uzunluk yapıyor. zaman uzunluğu noktaya kendi rengini veriyor ve onu bir doğru parçası yapıyor.
                      fakat zaman uzunluğu zamanla noktayı ilerletiyor uzayda. nokta , zaman geçerken, zamanın uzunluğu boyunca ilerliyor. zaman boyunca ilerliyor diyemiyoruz ama 10 sn. lik bir zaman boyunca ilerliyor diyebiliyoruz. demek ki zaman boyundan farklıdır. çünkü hiçkimse şu cümleyi kuramaz "zaman boyunca ilerledim". ama şunu der "10 saniyelik bir zaman boyunca ilerledim". bunu da dikkate sunmak için söylüyorum, 10 saniye, zamanın bir uzunluğu olmayabilir. çünkü zaman geçiyor deriz. geçen zamanın uzunluğu olur. zamanın uzunluğu olmaz. yani belki de olur .ama bilemiyorum. mesela gelecekle ilgili konuşalım. demeyiz ki 2050 yılıyla 2051 yılı arası kaç yıldır. deriz ki, 2050 yılıyla 2051 yılı arası kaç yıldır. ama yıllar arasından  kaç yıl geçecek diye sormayız gelecek olsa bile . demek ki şu anda geçmeyen zaman , gelecekte de geçmeyecektir. nedir bu geçen zaman. nedir bu geçen zamanın uzunluğu. ancak deriz ki 1850 yılıyla 1860 yılı arası 10 yıldır. demeyiz ki aralarından 10 yıl geçti. ama deriz ki 2070 yılına kadar 59 yıl geçecek. belkki de zamanın bir uzunluğu yok, sadece geçen zamanın bir uzunluğu var. bunu da hatırlatayım dedim. fakat ben zammanın uzunluğu oldduğuna inanıyorum. fakat zamanda geçme diye birşey vardır. zaman geçiyor deriz. bu tam anlamıyla yanımızdan araba geçiyorked dediiğimiz "araba geçiyor" lafının anlamıyla aynıdır. gelecek zaman deriz. bu da gelecek arabaya tekabül ediyor. araba daha gelmemiş ama gelecek. geçmiş zaman geçmiş bir arabaya tekabül etse gerektir. araba geçmiş yanından. bu geçme yanından geçme anlamındadır. bazen 10 dakika geçti deriz, bazen şundan sonra 2000 sene geçti deriz. 2000 senenin geçtiğine şahit olmasak bile geçti deriz. fakat zaman geçerken uzunluğuna nasıl şahit oluyoruz. çünkü geçen arabanın bir hızı vardır. belli bir zaman boyunca geçer. zamanın da bir hızı olsa gerektir. ama bu durumda zamanın zamanı olur. aksi takdirde de zaman geçiyor diyemeyiz. sadece şu an var deriz. anlar ise toplamda bir uzunluk vermezler. her durumda da yukarıda söylediklerimin arkasındayım. maximum bir hız vardır. buna en büyük hız denir. bunun üzerinde ise atlamalı ilerlediğimiz süper hızlar vardır. her durumda hız limiti ışık hızı dahi olsa,  ışık hızının onbinlerce hatta milyarlarca kat üzerine çıkabiliriz. fakat bu hızlarda garip bir şekilde kinetik enerji ışık hızında gidiyormuşuzcasınadır. daha fazla kinetik enerji kazanamayız. o zaman kuvvet bize artık enerji vermiyor demektir. o zaman a maximum hızın üstüne çıkmamızın yolu nedir. ama ivmenin de maximumu var ve kuvvet arttıkça ivmede de atlayabiliyoruz. maximum ivmenin üzerine çıkıyoruz. bu durumda da yine kuvvet bizi süper hıza çıkarıyor demektir. Zaten iki sene içinde galaksilerarası seyahati yapma planı kuruyordum. bu süper hızları bulmam iyi oldu. şimdi de ivmelenmenin ateşleme hariç bir yolunu bulmam gerekiyor. lütfen eğer bunları okursanız katkı yapmaktan çekinmeyin. ben burada halka açık herkese açık bir bilim yapmaya çalışıyorum. yani bu teoriye zaten hepinizin katkı yapması gerekiyor. Beni ararsanız buralardayım. görüşmek üzere.
                          BAŞKA BİR ZAMAN
                       Aslında şunu gözardı ediyoruz. birşeyin uzunluğu olur. mesela bir çubuğun. bu çubuk uzaydadır. uzay ise çubuğun yeridir. çubuğun uzunluğu olur. Ama uzayın uzunluğu olmaz. uzaya aralık olur. o da iki cismin arasıdır. o da metreyle ölçülür. fakat iki cisim de yoksa, uzayda hiçbir  cisim olmazsa uzayın uzunluğu, aralığı, arası , eni boyu hiçbirşeyi yoktur. bu sefer de ordan oraya kadar 100 metre deriz. yani iki yerin arası yine vardır. bu araya bir çubuk koyarsak çubuğun boyu 100 metre olur yani bulunduğu uzay kadardır. doğrusal hacmi gibi birşey. bu bakış açısıyla uzayın büyüklüğü var gibi duruyor.
                      şimdi uzayda bir kalemle çizgi çizerken, yavaş çizersek çizgiyi zaman uzunluğunda ilerlerken,100 senede de  çizgiyi çeksek, uzayda da zaman boyunca ilerlediğimizden uzayda da ilerlemiş oluruz gibi duruyor ama sonuçta sadece1 cm. lik bir doğru çizeriz. oysa ki zaman zaten hep ilerler. zaman ilerlerken uzayda ilerlememiz zaten zamanın boyunu uzaya taşımamızdır. nasıl oluyor da yavaşlık ya da düşük hız koskoca zamansal uzunluğu küçük bir uzaya hapsediyor. mürekkep teorisinden dolayı mı. diyelim ki kalem muntazam olarak birim zamanda bir miktar mürekkep boşaltıyor çizim yapılırken.  uzaydan yavaş giderken birim uzayda çok fazla mürekkep boşaltır(biraz düzeltiarsek, kalem birim zamanda değil, birim zaman uzunluğunda sabit mürekkep boşaltıyor. uzunluğun da noktaları yoktur. bu durumda cisim yavaş ilerlerken, birim uzay uzunluğuna çok mürekkep bırakır. burada herşey zaman uzunluğunun uzayy uzunluğuna oranıyla ilgilidir. oranlanan iki şey de aynı cinstendir. alınan yolda hız arttıkça yoldaaki mürekkep yoğunluğu düşer. ) yani toplam mürekkep miktarı/uzunluk yüksek olur. burada herbir noktaya konan mürekkebi düşünmekten kaçamadığımız için uzunluksal düşünmeyi kaçırıyoruz. eğer kalem daha hızlanırsa birim uzunluğa daha az mürekkep boşaltır. birim zamanda ise aynı miktar mürekkep boşaltır. ama burada önemli olan cismin bir yönde ilerlemesi ve o yönde bir hızı olması. ney bizi bir yönde ilerletir. kuvvet ilerletse , kuvvet cisme ivme veya ivme hızı gibi şeyler verir. bence. fakat cisim o hızda bırakıldığında cisim sabit hızla sabit yönde gitmeye devam eder. bütün mesele kuvvet sıfırı yani olmayan hızı nasıl olan hıza çeviriyor. işte bu çok önemli soruyu cevaplamak bize süper hızların var olup olmadığını ispatlar. ancak doğru parçası paradoksu gene karşımıza çıkıyor. çünkü hız da sıfırdan 5 e çıkıyor. yani bir nokta ilerliyor. bu da yine birim zaman uzunluğunda hızın hızıyla alakalı. ilerleme hızdan hıza geçme de daha doğrusu hız değiştirme de zaman uzunluğuyla alakalı. bir uzunluk geçti demek ki belli bir kesir oranında bu zaman uzunluğunun , bir hız farkı oluştu. bu da durgunluktan 5 cm/s hıza çıktığımızı gösterir. ancak tek bir hızdan bir sonraki hıza geçişin nasıl olduğunu bulmamız gerekiyor. bu da çok zor. ancak mesela 1 saniye 5 kilometrelik uzay uzunluğuna denkgeliyorsa, hız 5km/1sn.=1 oluyor. buradan 1 uzunluğunun mutlak olduğunu buluyoruz. burada bir gerçi hızın büyüklüğüdür. başka bir deyişle hızlar sayı doğrusunda 1 hızına gelene kadarki uzunluktur. bu da tam olarak 1 oluyor. fakat o da bir uzunluktur çünkü hızlar evreninde oraya gelene kadar her nokta bir hız olup ,deltaV yani hız farkı tam olarak bir olur. yani durgunluktan 1 hızına ulaşana kadar. buradaki 1 de bir uzunluk olduğundan zaman uzunluğunda ve uzay uzunluğunda bir karşılığı vardır. onlar da 1 dir. bu durumda 1 mutlaktır. yani metreyle biri tanımlamaya çalışıyoruz. oysa 1 uzunluğu relatif değildir. mutlaktır. belki sonsuzun sonsuza bölümü olduğu içindir. sonsuz da tekse, yani sonsuzun uzunluğu iki çeşit olamıyorsa, 1 mutlak olur. gerçi her uzunluktaki uzayın, kendi uzunluğuna eşlenik zamana bölümü hep 1 hızını verir. hızın birimi yoktur. hızlar mutlaktır. fakat hızın büyüklüğünün 1 olması mutlak bir hızını tanımlar, birimi yoktur, 1 hızı dendiğinde hemen eşit uzunluklu uzayın eşit uzunluklu zamana bölündüğünü anlarız. ancak 1 uzunluğu da hız doğrusundan anladığımız şekilde mutlak olacağından bu durumda zamanın bir uzunluğu da mutlaktır, mekanın bir uzunluğu da mutlaktır. 1 uzunluğu dediğimizde odur..peki 1 cm/1sn=1 midir. bunu bilemiyorum. çünkü saniye ve cm. rastgele seçilmiş uzunluk birimleridir.  bu oran bir olmaz. bir, ikisinin de uzunluğu mutlak olan bir olduğunda olur. tanenin 1 olması gibi onun da bir 1 i vardır. kim bir elma gördüğünde onu iki elma diye tanımlar. işte zamanda da öyle olsa gerek. bir uzunluğu ayrı birşeydir. ama kaç saniyedir. bilemiyorum. fakat her durumda bir uzunluğu birimsizdir. sadece 1 uzunluğudur. bu durumda cisim mümkün olan en büyük hızda giderken, uzayda 1 uzunluğunu zamanın 1 uzunluğunda alır. çıkan hız da gene 1/1=1 olur. hepsi de birimsizdir ve mutlaktır. normal hızlarda bütün mesele ivmeyle veya ivmeninn hızıyla veya onun da hızıyla v.s. hızı 1 e çıkarmaktır. bu ivmeyi kuvvetin verdiğini görürüz. fakat hız biri geçtikten sonra, mesela 2 olduğunda , 1 kadar zamanda hız yine 1 kadar  uzay öteler. bu hızın 1 olan 1. bileşenidir.  fakat hızın yine 1 olan ikinci bileşeni cisme aralardaki uzayı atlattırır. cisim o uzay parçalarında hiç bulunmaz. toplam alınan yol 2 olur, fakat toplam gidilen yol 1 olur. nasıl bir kuvvet bunu başarabilir. normal kuvvet yapabilir mi bilmiyorum. olay çok ilginç. diyelim ki bu çeşit bir kuvveti bulduk ve saniyede milyar kere trilyon kilometre hıza ulaştık. ne olacak biliyormusunuz. hızlanmış cisim toplam olarak sadece , diyelim ki maximum normal hız ışık hızı, cisim sadece 300000 km. yol gidecek. bir de bakacak ki milyar kere trilyon kilometre uzakta . bu kadar basit.
                        sonuçta normal hızlara biz , zamanı da kullansak karar veririz. mesela elimizi istediğimiz hızda hareket ettiririz. fakat elimiz ilerlerken zaman uzunluğunu kullanır. zamanı kullanır. bir kuvvet nasıl zamanı kullandırır. birkere kuvvet zamansızdır. çünkü tek bir anda da etki eder. oysa tek bir anda hareket olamaz. demek ki kuvvet , bu anın kısıtlamalarına uymuyor. yine etki ediyor. zaman uzunluğu boyunca kuvvetin etkisi önemli. anları incelemiyoruz çünkü. ama birşeyi ittiğimizde zaman boyunca iteriz.
 kuvvetin etkisi direk olarak hızadır. çünkü cismi ivmelendirir. ancak maximum normal ivme diye birşey vardır ve bunun yukarısı ivmede de atlamadır. ancak diyelim ki kuvvet cismin hızını arttırdı, bunu da 1 sn. de yaptı. hızın da saniye karşılığı uzunluğu 50m/s olsun. bu durumda cismi 50m/s2 lik ivmeye ulaştırınca daha yukarıdaki hızlar da atlamaya başlarlar. çünkü maximum normal hıza ulaşılmıştır. bir hızdan diğerine geçişte, artık aradaki hızlar atlanır. dolayısıyla normal bir kuvvet, uzayda ilerlemek adına korkunç bir kuvvete denkgelir artık. hız daha da arttıkça büyük ihtimalle atlama daha da artacağından, ivme artık çok daha fazla hız arttırıcı olur dolayısıyla kuvvet çok daha fazla hız arttırıcı olur. belki de galaksilerarası seyahat sandığımdan daha kolay olacak. çünkü maximu normal hızın üzerine çıkılıyorsa hızda atlama kaçınılmazdır. eğer bunu gene normal kuvvet yapacaksa, gerisi hesaplamama kalıyor. ancak çok, çok daha büyük bir problem var. diyelim ki maximum normal hızı aştık, cisim uzayda atlamaya başladı. bu atlamayı uzunlukla tarif edemiyorum. çünkü cisim gerçi toplamda bir uzunluk mutlaka gidecek yani birim zaman uzunluğunda , birim zaman uzunluğunun mekansal karşılığı kadar uzunluğu kesin gidecek. fakat nasıl gidecek. önce bir noktaya , ondan diğer noktaya, ondan diğer noktaya mı atlayacak. ama noktaların toplam uzunluğu sıfır olacağından bu durumda bir uzunluk hiç gidemez. ya da mesela a metre gidecek, sonra a metre atlayacak, sonra ametre daha gidecek, böyle mi olacak.kaldı ki ivme sabitken hız da devamlı artacağından, hep daha fazla aralık atlayacak cisim. Bunun formülasyonu nasıl olacak. bunun grafiği nasıl olacak. hangi noktalar atlanıp hangi noktalarda bulunulacak.sonuçta ivme olduğunda toplam sanal hız+gerçek hız/zaman hız denklemine uyacak.sanal hız kadar uzay uzunluğu atlanacak, gerçek hız kadar uzay uzunluğu gidilecek. ama yolun başı mı gidilmeyecek, ortası mı, ortasının ilerisi mi neresi gidilmeyecek. bunları hesaplayınca size bildireceğim . fakat bunları hafife almıyorum. sonuçta ihtimal var. fakat atlama hızlarına yani maximum normal hızdan sonra hız olmaz mı, yoksa olur mu ispatlamam gerekir. ben olduğuna inanıyorum . sadece başkalarına ispatlamam lazım. zor birşey. çünkü doğru parçası paradoksunu da çözmem lazım. şimdilik noktanın doğrunun bir parçası olmadığı noktasına kadar geldim. ilerisi nasıl bilmiyorum.
                       atlamanın tersi de katlamadır. bu da maximum hızdan yani maximum normal hızdan düşük hızlarda oluyor. eğer bu katlamadan kurtulabilirsek ivmelendirme çok daha hızlı olabilir. o da cisim küçük bir hızda uzayda ilerlerken, zaman tüm uzunluğuyla bu uzayı tarar ama hız küçük olduğundan zamanın büyük uzunluğuna rağmen ancak küçük bir uzunluk çizebilir hareketli madde. (bu durumda hızın küçüklüğünü ne belirliyor. normalde cisim maksimum hızda gitmeliydi. çünkü zaman uzunluğu o yolu çizdiriyor. gerçi cisim duruken de cisim yine maksimum hızda olmalıydı. ama bir noktayı hep aynı yere koyar cisim bir kalemse yani. böylece aldığı uzunluğu katlar, katlar da katlar. sonuçta olduğu yerde durur. uzunluğu noktalarına ayırmıştır.(kağıt üzerine çizeceği doğrunun kendisinden eser yoktur ama bir nokta vardır. doğruyu uzunluğuna bölmüştür. ve bir nokta elde etmiştir. bunu öğrendiğimiz iyi oldu. demek ki bir doğrunun uzunluğunda biri bir noktadır. peki doğrunun mesela uzunluğu 5 santimetre olsun. doğrunun 5 santimetrede biri bir noktamıdır. birkere doğrunun 5 santimetresi yoktur. 5 santimetre doğrunun uzunluğudur. ama doğrunun uzunluğu da doğrunun bir parçasıdır. fakat o zaman olmuyor. 5 santimetre uzunluğun büyüklüğüdür. kendisi değildir. o zaman başka oluyor. buradan daha öğrendiğimiz bir önemli şey var ki, uzunluğun miktarı , büyüklüğü kendisi değildir. uzunluğun uzunluğu gibi birşeydir. daha küçük birşey cinsinden ifadesinden başka birşey değildir. demek ki daha küçük birşey cinsinden birşeyi anladığımızı zannetmek aptalca saçmasapan birşeydir. gerçekten büyük bir tuzak. uzunluğu daha küçüğünün katı olarak ifade ettiğimizde bugüne kadar uzunluğu anlamamışız. daha yeni anladık.  Bu durumda zamanın da uzunlukta biri an olur. bir anı bir uzunlukla çarpınca ise zaman elde ediyoruz demektir. Bu durumda rakamlar teorilerinin ne kadar eksik olduğu, işlemlerimizin de ne kadar kapsamsız olduğu anlaşılıyor. birşeyi uzunluğa bile bölebiliyoruz. ama uzunluğunun miktarı zannettiğimiz daha küçük uzunluklar cinsinden rakamsal değerine değil. o uzunluğu anlamamaktır. ) başka bir deyişle uzunluğu sıfırlarına ayırmıştır. çünkü noktanın uzunluğu sıfırdır. eğer bir uzay gitseydi çizeceği doğruyu noktaların ayırmıştır ve kimbilir uzunluğu kaça bölmüştür. sonsuza mı ne. ama bana öyle birşey çağrıştırıyor ki uzunluğu kendine bölmüştür. birşey kendine bölünür mü. uzunluğun kendine bölümü rakamsal olarak yapılmamıştır. bildiğiniz uzunluk alınmış, ne kadar uzun olduğu önemli olmamış, uzunluk kendine bölünmüştür. bu da nokta demektir. eğer bu doğruysa uzunluğun uzunlukta biri noktadır. uzunluğun kalınlığını sıfır olan nokta kalınlığında düşünürsek uzunluğun kalınlığı nokta olabilir. işte bu durumda uzunluk*nokta=birçeşit alan  olur. kalınlığı sıfır , uzunluğu uzunluğun miktarı kadar. her iki tarafı uzunluğa bölerseniz, uzunluklar sadeleşir, alanın uzunluğa bölümü nokta kalır. çünkü uzunluk ve nokta iki ayrı boyuttur. birbirine dik eksenler olarak çizilebilirnir. ancak nokta sıfır boyuttur ve bu durumda uzunluğun kalınlığı olur. ama uzunluğun değeri uzunluk*sıfır olur yani kendisi olur. bunu yine uzunluğa bölerseniz nokta kalır. olan da budur. bu durumda uzunluk nokta kartezyen düzleminde, uzunluğun kalınlığı nokta kabul edilirse, bir doğrunun da uzunluğu olduğundan, doğrunun alanını uzunluğu çarpı nokta olarak tanımlayabiliriz. alan da uzunluk çarpı dik uzunluk olduğundan, alan sıfıra eşittir. her iki tarafı uzunluğa bölersek, sıfır alan eşittir nokta çıkar. bu da doğrudur. ama şuradan daha açık. zaman uzunluğuyla bir noktayı ilerlettiğimizde, nokta bir kartezyen dik boyutta olur, uzunluk diğer kartezyen dik boyutta olur. bu durumda nokta*uzunluğu elde etmiş oluruz. bu , nokta hareket etseydi elde edeceğimi nokta-uzunluk olurdu. uzay-zaman gibi. sonuçta farklı boyutlar tamamen. işte bunu uzunluğa bölerseniz nokta kalır. ancak uzunluğa bölüm kavramsaldır.  uzunluğun uzunluğa bölümü bir çıksa, bu kartezyen nokta-uzunluk uzayında geriye nokta kalır. nokta-uzunluk kartezzyen uzayı bir doğruda da vardır. bunu uzunluğa bölersek yine nokta çıkar.)yukarıda anlattığım mürekkep olayı. fakat zaman geçerken, cismi uzayda hareket ettiren zaman, bu konuda kuvvet tarafından veya başka birşey tarafından kullanılıyor. yoksa bunun bir sebebi olmasaydı herşey durduk yerde hareket ederdi. fakat zamanın büyük uzunluğu adeta katlanmış gibi küçük bir uzay uzunluğuna sığar. eğer bu katlamadan kurtulursak, maximum normal hıza ulaşmamız çok kolay olur . gerisi de gelir eğer atlama da varsa. küçük hızlar zamanı neden katlarlar. uzunluklar küçültülebilir mi demektir bu. küçültme kolay oluru eğer uzayımız başka birşeye birçeşit hareket uzunluğu verebiliyor olsadyı. o şeyin kendi uzayındaki hızını azaltmamız, bizim uzayımızı veya boyutlarımızı o uzayda küçük görünüyor yapardı. ve o uzayda küçülürdük. herneyse . katlamadan kurtulmanın bir yolu olabilir. o da zamanı eğmek. mesela bizim uzayımızı iki boyutlu gibi düşünelim. t=0 anında o uzayı düşünelim. zaman ilerledikçe bir uzunluk oluşur.
                         
                      galiba cisim uzayda ilerlerken, zaman katlanması değil uzay katlanması oluyor. yani cisim bir zamanda gidemeyeceği kadar kısa yollar gidiyor.oysa o zamanda uzun yol gidilir. o zaman cisim küçük bir hızda ilerlerken, aslen aldığı uzun yol katlanıyor, ve cisim küçük bir yol aldığını görüyor. çünkü birim zamanda o birim zaman uzunluğundan daha kısa bir yol gidilemez. demek ki uzay katlanıyor.
                     nokta*uzunluk=doğru ise, uzunluğu noktanın sıfır olan değeriyle değil, noktanın kendisiyle çarpıyoruz. bu şu demektir. elmayla armutu çarpabiliriz. ama hayır, uzunluk noktalardan oluşmaz. budurumda sonuç zannettiğimizden farklı olur. yani uzunluk boyunca nokta koyulmaz. ama uzunluk, noktayla doğru çizdirir. çünkü uzunluğu hazırdır. aslolan noktaların bulunduğu yer ve nokta değildir. bir noktadan diğerine nasıl geçtiğindir.işte o da uzunlukla olur.
                    nokta*uzunluk=doğru değildir şu bakış açısından. diyelim ki nokta uclu kalem duruyor. bu durumda her saniye sıfır cm. gidiyor. bu durumda belli bir zaman uzunluğu boyunca olduğu yerde durur. sıfır gittiğimiz yoldur her an. bu durumda sıfır kere uzunluk sıfır oluyor. ancak her an bir nokta ilerlese kalem ne olur bilmem. bu durumda zaman uzunluğu boyunca sıfır cm. gittiğimizden, her an da sıfır cm. gittiğimiz mutlaktır. ancak anlarda sıfır cm. gitmenin bir yolu daha vardır. o da her an bir ilerki noktaya atlamak. bu ilerleme yoluyla olamıyor atlama gerekiyor. her an bir noktada bulunuyoruz ve her diğer an bir sonraki noktada bulunuyoruz. atlama yaptığımız bir zaman yok demek ki atlayacağımız yer zaten hesap edilmiş. fakat bu durumda zamanı da uzayı da noktalardan oluşmuş kabul ediyoruz. saniyede bir nokta atlayalım dediğimizde de zamanı uzunluklu bir doğru, mekanı noktalardan oluşmuş farzediyoruz. oysa birinin boyutu varsa, diğerinin de olmalı. her saniye sıfır santimetre gitmenin bir yolu daha vardır. o da her saniye bir nokta ilerlemek. demek ki o zaman da ilerleme olamaması lazım. zaten de saniye çok büyük bir zaman aralığı, cisim ilerlemez. ama her an bir nokta gider dersek ne oluyor. bir saniye anlardan oluştuysa, bir doğru parçası da noktalardan oluşur. bu durumda ilerleme gerekir. ama anlardan oluşmamış olabilir. dt kadarlık zamanlardan oluşmuş olabilir. bu durumda sonuçta zaman nasıl geçiyorsa , mekanda öyle ilerleriz, nokta nokta geçiyorsa nokta nokta ilerleriz, dt dt geçiyorsa dx dx ilerleriz. 
                   kuvvetin iki yönü vardır. birincisi eylemdir. bu eylem kuvveti uygulamadır. kuvvetin olsa bile, eğer o kuvveti uygulamazsan hiçbirşey yapmazsın. ikincisi de hareket ettirebilme kabiliyetidir. fakat kuvvet anlarda uygulanmaz çünkü anlar durgundur. uygulama ise fiil olduğundan bir zamanda gerçekleşir. uzayan bir zamanda. uzunluğun da noktaları varsa bu eylemlerimiz biraz anlaşılabiliniyor. fakat yoksa anlayamıyorum. herşekilde bir zaman uzunluğu boyunca kuvveti uygulayabilirsin.(zamanın uzunluğunu da görüyoruz , var) bunun yoğunluğu yoktur. çünkü uzunluğun yeri yoktur. uzunluğun yeri olsaydı, uzunluğu o yere bölüp uzunluğun yoğunluğunu bulurduk. ama yok. ama eğer uzunluğun noktaları varsa bu durumda uzunluğun yeri olur. yeri olmayan uzunluk mutlaktır. yani bir uzunluğu başka birşekide yorumlayıp ,onu olduğunun iki katı gibi düşünemezsiniz. tek birşeydir. fakat tek birşeyler de ikiye bölünemezler. galiba uzunluk da zamanın ruhu. ya da zamanın hareketi olan zamanın geçmesinin ruhu. mesela anlar var. anlar geçerken, şu an ,şu an şu an deriz ardışık anlara. ama bir de bakarız ki bir zaman uzunluğu geçmiş. bir zaman geçmiş. işte bu zamanı geçiren başka bilmediğimiz birşeyin uzunluğu var. o uzunluk zamanı geçirir. zamanı geçen birşey olarakkabul edersek o uzunluk zamanın geçmesinin ruhu olur. bunu basitçe zamanın zamanı olarak düşünebiliriz. fakat bu durumda biz de zamanın zamanınadahil oluruz. çünkü zamanın a uzunluğu geçtiğinde, zamanın zamanının b uzunluğu geçmiş demektir. fakat eğer zaman durgun birşeyse de biz zamanda ilerliyorsak, bu durumda zaman geçmesi bize göre relatiftir. bizim için bir zamana daha ihtiyaç olur. çünkü zaman durgun, bizim zamanda ilerlememiz için başka birçeşit zamana ihtiyacımızvar. aynı uzayda hareket ederken zamana ihtiyacımız olduğu gibi, zamanda hareket ederken de 2. zamana ihtiyacımız olur. Sonuçta zaman geçtiğine göre bu ikisinden biri doğru. eğer biz duruyoruz zaman geçiyorsa, bizim üst zamanımız durgun, zamanın üst zamanıgeçiyordur. çünkü bizim zamanımız zatengeçiyor. zamana geçmesi için üst zaman gerekiyor.
                        cisimlerin zamanı sabit hızda geçer. ancak cisimlerdeğişik hızlardailerler. cmisim, zamanı geçerken ilerleyebilir.  bazen de cisimlerin zamanını şu anlamda kullarnırız. mesela cismin ömrü zamanı olur ve zamanı geçer.
                               zaman geçer fakat kendisi bizi kendisinde ilerletmez. işte o ilerletecek şey başka birşeydir. biz ilerlediğimiz için zaman geçer.
                  belli bir uzunlukta zaman için şunu deriz, 5 saniye zaman geçti. ya da 5 saniye geçti. bu 5 saniye zamanın uzunluğğunu belirtmez. direk o uzunluktaki zamandır. yanibu noktada yanılabiliriz. yanılmayalım.
                  şimdi cisim maximum normal hıza çıktı diyelim. zaman, cismi gerçeklik olarak
                  uzunluğuu düşünürsek, uzunluk tek birşeydir. çünkü daha küçük uzunluk da bir uzunluktur. büyük uzunluğu küçük uzunluk ikiye bölmez. eğer bölseydi uzunluğun uzunlukta birine ulaşırdık. mesela uzunluğu ikiye bölen şey rakamdır. mesela 2 rakamı uzunluğu ikiye böler. ama nasıl. uzunluk rakam mı ki iki rakamı ona etki etsin. nasıl oluyor bu. rakam başka birşey uzunluk başka birşeydir. ama uzunluğun daha doğrusu bir uzunluğun yarısı vardır, ve o  da başka daha küçük! bir uzunluktur. fakat küçüklüğü rakamsaldır. demek ki uzunluk rakamlarla ifade edilebilinir. yani 10 cm. aslında tek bir uzunlukken, bizler onda birine biir uzunluğu dediğimizden, bu uzunluk rakamsal olarak on kat oluyor. ama rakam nasıl oluyor da bir uzunluğu arttırıyor. yani bir santimetre uzunluğu, on santimetre uzunluğunda ne çeşit bir şekilde vardır . yani iki uzunluk ele alalım. bunları birleştirelim.(daha büyük bir uzunluk elde ettik ama rakamsal olarak daha büyük. bu durumda uzunluğun özünde rakam vardır. uzunluğun mutlak olduğunu yukarıda gördük. mesela 1 uzunluğu, açıkça 1 uzunluğu diyoruz, bir tek şeydir. rakam olan bir ile bir alakası vardır. yani bu  uzunluğun kendisi rakamdır. yoksa  1 uzunlu-ğu diyemezdik. 1 bir rakamdır, işte onun uzunluğu. yani birin boyunun uzunluğu demek istemiyorum, uzunluk bir. belki de 1 rakamının bir rengidir. bu durumda rakam , uzunluğun ruhu olur. aynı zamanın hareketin ruhu oolması gibi. rakam olmazsa uzzunluk da olmaz. uzunluğa uzunluğğunu veren rakamdır. yukarıda zaten uzunluk kere nokta diye bir kavrama ulaştık. eğer uzunluk rakamsal olmasaydı nasıl noktayla çarpacaktık. mesela zamanın uzunluğu uzayda noktayya bir doğru çizdiriyor. oysa çizilirken nokta , uzunluğun hiçbiryerinde değildir. uzunluk, bir nokkta bir yerden birryere gidinceye kadar geçen zaman oluyor ama uzunluk katlanması veya atlanması da var tabii. eğer onlar olmasaydı kainattaki tek hız ışıık hızıysa maximum hız, ışık hızı olurdu.
                          2*1cm. ne demektir. iki tane bir santimetre demektir. fakat bunu çarpı işlemiyle gösteriyoruz. oysa 1 cm. bir rakam mı ki çarpma işleminde kullanıyoruz. mesela  2cm./2=1cm. olayına bakalım. şimdi aynı çarpma işleminde eşitliğin her iki tarafını 2 ile çarpıp 1 cm.'ye bölelim. sonuçta 2cm/1cm=2 çıkar. fakat çok dikkat edin. 2cm. birşeyin uzunluğudur. 1 cm. de yine birşeyin uzunluğudur. uzunluğu uzunluğa bölüyoruz. uzunluk bir rakam mı ki  ona birşey bölünebilsin . bölünen şey uzunluk dahi olsa. sonuç ise daha inanılmaz, bir rakam! uzunluk da değil. işte bundan dolayı uzunluğun temel ruhu rakamdır. çünkü 1 metre diye kandırdığımız ölçü birimi, kendisi uzunluktur. bu uzunluğun ismini değiştirip "ölçü birimi" demişler. sanki başka birşey oldu şimdi, artık uzunluk değil. oysa ki fransadaki 1 metre uzunluğundaki çubuğun UZUNLUĞUdur. uzunluklarının miktarı ise relatif birşey olan 1 metre tanımlamasıyla verilemez. çünkü 1 metrenin miktarını bilmiyoruz. sadece tanıdığımız birşey. yani 1 metre, uzunluk değil, uzunluğun büyüklüğü olsun. ancak bu durumda da metre çubuğunun boyunu nasıl veriyor. iki metre uzunluğundaki bir çubuğun boyu , bu metre çubuğuyla iki geliyor. metre tanımı ancak uzunluğu değil, uzunluğun büyüklüğünü verdiğinde bir anlama geliyor. ama uzunluk zaten bir büyüklüktür. büyüklüğün bir büyüklüğü oluyor o zaman. ayrıca metre kelimesi uzunluğa bir özellik verir. o, 5 metre . 5 metre deyince farklı oluyor. ama 1 metreye bakarsak, uzunluğa 1 metre diyoruz. bu durumda metre , uzunluğu ölçen başka birşey oluyor. uzunlukların metrelikleri olması gerekiyor. iki metrelik bir çubuğa baktığımızda ise bu metre , o uzunluğun miktarı oluveriyor. yani 1 metre çubuğunun uzunluğu oluveriyor. peki metre ne o zaman. uzunluğa bir metre özelliği verip , sonra da diğer uzunluklarda o metreden iki kat var derseniz, onun uzunluğunun ötekinn uzunluğunun iki katı olduğu nerden belli o zaman . onun uzunluğunun metreliği, diğerinin uzunluğunun metreliğinin iki katı olur sadece. o zaman uzunluklar oranı nedir. eğer metre uzunluğun adıysa o zaman başka olur. öteki iki metre uzunluğunda olur diyebiliriz. daha doğrusu iki tane metre uzunluğunda diyebiliriz. çünkü mesela 2 elma dediğimizde , bu tek tek iki elmanın toplamıdır. fakat iki 5 cm. dediğimizde böyle olmaz. çünkü iki tane 5 cm. yi uc uca eklememiş olabiliriz. mesela iki tane 1 iki değildir. iki ayrı birdir. bunları ayrıca toplamamız gerekir 2 olması için. öteki durumda yanyana duran iki tane 1 olur.
                       2*1cm ne demektir. rakamla uzunluğu çarpıyorsunuz. rakamın boyutu yoktur. sonuç bir yönden uzunluk, dik yönden rakam olan iki kesişen boyutun gösterdiği alandır. bir rakamla rakam olmayan birşeyi çarpıyorsun. oysa uzunluk işleme giremeyebilir. sonuçta iki rakamıyla bir uzunluğu çarpabilseydik eğer, uzunluğun her birimi başına bir rakam elde ederdik ve bu da bu işlemin sonucunda bulunurdu. bir uzunluk ne yönden yarı uzunluğunun iki katıdır. şimdi bir çubuk getirelim. sonra aynı çubuktan birdaha üretelim. bu iki çubuğu uc uca ekleyelim. şimdi bu çubukların uzunluklarını mı topladık? uzunluk rakam mı ki uzunlukla uzunluğu toplayalım. elbette sonuçta bir toplama falan yapmadık. fakat çubuğun boyu iki katına çıkmış görünüyor. onu nereden biliyoruz peki. herneyse, bir uzunluk ele alalım. bu uzunluk 10 metre demek ne demektir. onda biri fransadaki çubuğun boyuna eşit demektir. aslında uzunluksal açıdan hiçbirşey demek değildir bu. çünkü o çubuğun boyunun ne olduğu bilinmiyor. sadece tanınıyor. uzunluğu ikiye bölebilmemiz veya ikiyle çarpabilmemiz ancak uzunluğun rakamsal olmasıyla mümkündür.
                       uzunluk tek birşeydir. mesela bir masanın uzunluğu tek birşeydir. bunu nasıl rakamla belirtiriz. önce yarısına 1 ketre deyip kendine iki ketre demek kendini kandırmaktır. demek ki uzunluk mutlaktır. 1 uzunluğu diye birşey vardır. ayrıca uzunluğun yarısı boysal değildir. mesela masanın uzunluğunun yarısı, o masayı ikiye bölüp yarısının uzunluğu değildir. mesela küçük birşey var diyelim. sonra bunu iki ucundan çekip uzattık. işte uzunluk o zaman oluyor. bu durumda mekan olmadan uzunluk olmuyor. mekan , uzunluğun ruhu oluyor. burada yazdığım yazılarda çelişkiler olacaktır. çünkü taslağı veriyorum size. sonra inşallah düzeltip makale haline getiririm. uzunluk tek birşey olduğundan,mesela a uzunluğu kendisinin yarısının iki katıdır demek yanlıştır. birkere bir rakam nasıl uzunluğu ikiye katlıyor. uzunluğun oluşması gerekir. uzunluk, kendi yarılarından oluşmaz. ya da kendi binde birlerinden oluşmaz. zaten de mesela metre, fransadaki metre çubuğunun uzunluğun ismi olsa, o zaman iki metre çubuğuna katre, üç metre çubuğuna tatre gibi isimler vermeliydik. çünkü metre ismi o çubuğun uzunluğuna özeldir. bir uzunluk kendi büyüklüğünü ölçemez. mesela metre çubuğu hesapta kendi uzunluğunu ölçüyor. fakat neyi ölçüyor . eğer kendi uzunluğunu ölçmese daha uzun şeylerin uzunluğunu hiç ölçemez. yani metre, metre çubuğunun uzunluğunun miktarı değildir. miktarı nasıl ölçeceksin ki , o miktara metre demişsin, oysa metre senin hayalinde olan birşey onu hayal ederek mi ölçeceksin. yani 1 metre , hiçbir uzunluğun miktarını vermez. o çubuğun uzunluğunun ta kendisidir. uzunluğun miktarı değildir.
                 nokta uzunluk boyunca ilerlediğinde uzunluk dilinde nokta ileriye... yani ileriye kayma zamanın uzunluğu kadardır. kuvvet zamanın uzunluğu boyunca cisme etki eder. zamanın anlarında etki etmez. çünkü bir anda kuvvetin bir anlamı yoktur. dinamik değişen ilerleyen bir durumda kuvvet etkilidir. devam eden bir zamanda. durgun bir anda değil. hareket de bundan doğar.
                     yukarıda yanıldığım bir nokta da şu. durgun bir kalem ucu zaman boyunca nokta koymaz. çünkü zaman uzunluğuyla uzunluk , alınan yol mümkündür. fakat bu yol boyunca belki tek bir nokta bile mekana konmamıştır. fakat gittiğin yol ve uzunluğu oluşur.eğer gittiğin yol boyunca çizgi çizersen, çizgi bulunur fakat nokta uzunluk olarak görünür bir uzunlukta. yani ilerliyorsan, noktanın izi çizgidir. zamanda ilerliyorsan ve uzayda da bu sebeple ilerliyorsan , zamanın boyu sana uzay uzunluğu aldırır. ama bu boy boyunca hiçbir nokta koymasan gerektir. yani uzunluk çizimi nokta nokta olmuyor. sırayla nokta koymayla olmuyor. bu durumda bir zaman boyunca yerinde duran kalemin ucu , zaman boyunca hiçbir çizgi çizmeyebilir. yani olduğu yere noktalar koyma yoluyla. ama cisim ilerlerken noktayı koymuyor ama çizgiyi çiziyor. yani adeta üzerinde nokta olmayan bir çizgi, bir doğru oluyor. doğru parçası paradoksunu çözdüğümüzde, noktalı doğruyu nasıl çizdiğini de öğreneceğiz. çünkü zamanın anları mekanda nokta koydurur gibi düşünürsek, çizdiğimiz doğrunun noktaları da olacak. noktasız, uzunluğuyla doğru yine hareketi içerir. ama birisi yardım etse de doğru parçası paradoksunu çözsek. o zaman süper hızlar var mı yok mu kesin söyleyebilirim. fakat sonuçta zaman anlı olduğundan ki öyleyse ama, kalem ucu bu noktaları da koymuştur. yani doğrunun noktaları kesin olarak vardır. fakat nokta nokta zaman ilerlemez. iyi bir düşünürsek hep anlar vardır. bir süre geçmeyen zamanlar. sıfır saniye. fakat sıfır saniye demek bir uzunluk olan sıfırdan gelerek uzunluksuzluğu tanımlamak demektir. çünkü yoksa niye saniye terimini kullanıyoruz. saniyeyi sıfırla çarpmışız ki sıfır saniye diyoruz. bir anın uzunluğu yoksa , o an nasıl zaman oluyor. benim ulaştığım noktada, bir uzaydaki bir doğruyu düşünürsek uzunluğunu anlıyoruz ama noktalarını anlamıyoruz. zamanda ise anları anlıyoruz. yarım saat geçince bu yarım saatlik zamanı ve onun uzunluğu olan süreyi de anlıyoruz. süre iki anın arasıdır . diyelim ki yarım saat olsun. bu yarım saat uzunluğunu da anlıyoruz. fakat bu anlardan başka birşey yaşamıyoruz zamanda. demek ki anların toplamı yarım saati veriyor. peki sıfırların toplamı nasıl uzunluğu verdi. sonsuz tane sıfırın dahi toplamı sıfırdır. belki uzunluğun da bir noktası vardır. o zaman herşey daha kolay bulunabilirdi belki. en küçük uzunluk, büyük uzunluğa bir birşey dediğimizde oluyor mesela 1 tekometre. fakat büyük uzunluğa bir birlik vermezsek, o zaman onu kaça böleceğimizi kestiremiyoruz. yani uzunluğa metre demiyoruz, sadece uzunluk diyoruz. o zaman onun yarısı olabileceğini nereden biliyoruz. kendisine 1 diyemiyoruz çünkü. yarım nasıl mümkün olur o zaman. burada uzunluğun kavramlığı ayrı birşey, büyüklüğü ayrı birşey gibi ele almamız gerek. mesela 1 metre de bir uzunluktur, 2 metre de bir uzunluktur. kavram olarak ikisi aynı şeydir. aynı büyük elmayla küçük elma gibi. ikisi de aynıdır. ama bir özellikleri farklıdır. yani masanın uzunluğuyla masanın yarısı boyunda bir çubuğun uzunluğu aynı değildir. biri daha büyüktür. aynı kavram olan uzunluk, ikisinde de aynıdır. aynı büyük elmayla küçük elmanın elmalıklarının aynı olması gibi. başka bir deyişle küçük bir uzunluğun anlamıyla büyük uzunluğun anlamı arasında ne fark vardır.
                    bir kağıt üzerinde ucu üzerinde duran bir kalem düşünelim. zaman da geçmeye başladı diyelim. bu kalem kağıt üzerine nokaları ancak zamanın anlarında koyar. ama zamanın uzunluğunda da uzunluk çizer. fakat uzunluk çizecek kadar ileriye gidemiyor kalem. olduğu yerde duruyor.
                        bir kuvvet etki ettiğinde bir cisme boş uzayda, cismin zamanla hareket ettiğini ve bu hızını da zamanla arttırdığını biliyoruz.
                             o uzunluk gerçekten rakamın değerini verebilir mi. veremez mi?
                             bir cisim uzayda ilerlerken , noktalarda bulunur mu? cisim ilerlediğinden dolayı, bulunduğu noktada hızı yoktur. yani bir anda fotoğrafını çekersek, o cisim orada durmaktadır. fakat buna durmak da denemez çünkü duracak kadar uzun bir zaman beklemiyor, sıfır saniye bekliyor. demek ki an, zamanın bir parçası değildir çünkü zamanın uzunluğu vardır. cismin uzayda her durgun olduğu an, o cismin hiçbir hızı hiçbir ivmesi ve hareketi yoktur. hız , zamanda olur. mesela diyemezsin ki benim burada hızım şu kadar metre bölü saniye. biryerd hız olmaz. ama diyebilirsin ki benim şu anda hızım 5 metre bölü saniye. o zaman ivme de zamanda olur. bunlar zamanda olunca ilerleme yine mekanda olmaz. yerdeğiştime mekanda olur. işte o yeri değiştirdiğinde neredeydin, biryerdemiydin. değiştimeden önce a yerindeydin, değiştirdikten sonra birazdaha ilerisi olan b yerine geldin. peki yeri değiştirirken neredeyddin. yeri  değiştirirken , a ile b arasındaki zaman uzunluğundaydı.   mı? öyle değil diyelim. peki yerdeğiştiriken  a ile b arasında mıydı?  galiba yerdeğiştirme zamanda olacağından o da değil. peki neredeydi bu , uzayda mı?
                    daha önce de söylediğim gibi nokta doğrunun bir parçası değildir. doğrunun uzunluğu parçalarının uzunluğu toplamı olması gerektiğinden, doğrunun heryerine nokta koyulabilse dahi doğrunun uzunluğu noktalarının uzunluğu toplamı olmaz. o kadar küçüktür ki parçası olamıyor nokta doğrunun. o zaman doğrunun heryerine nokta konabilir, ama bu noktaların uzunluğu toplamı doğrunun uzunluğu olmaz.  başka bir deyişle doğrununn uzunluğunun sıfıra bölümü, doğrudaki nokta sayısını vermez. noktanın uzunluğu olmadığı için, bir uzunlukta kaç nokta var diye sormak, elmada kaç tane sıfır elma var diye sormaktır. kaç hayal edersen o kadar da bulabilirsin. ama varlığının çokluğunu, yokluğunun çokluğuna bölersen bu olmaz. doğrunun çokluğu uzunluğu miktarıncadır. uzunluğunun miktarını sıfıra bölersen olmaz.  şunu da belirtmeliyim ki uzunluğun miktarı metre çubuğunun uzunluğu cinsinden alınıyor. ancak o da bir uzunluktur. demek ki uzunluğun miktarı da uzunluk cinsinden kaç tane olduğudur. aslen bu durumda uzunluğun miktarı bir bakış açısından, birim uzunluğun mikarı*kaç tane birim uzunluğu  olduğu dur. yoksa bir metre bir uzunluk miktarı değil, bir uzunluktur. belki de bir uzunluğun bilinmeyen miktarının ismidir.
                    birşeyin uzunluğu ne kadardır diye sorduğumuzda , şuradan şuraya kadar deriz. demek uzunluk yönlü olmakla beraber, biryerden biryere kadardır. fakat oradan oraya kadar olmasına bir "devam etme" diyemiyoruz. bir cissim birinci yerden ikinci yere kadar gitse, oradan oraya kadarr olan uzunluk geçer cisim ilerlerken. ya da cisim o  uzunluğu geçer. rakamları düşünürsek mesela 2 rakamı 1 rakamından fazladır, farkları  1 dir ama bu fark,iki rakamın arasında değildir. iki rakamındadır. sayı doğrusunda  bunu uzunluk temsil ettiği için bu uzunluk iki rakamın arasında olup, iki rakamına aittir.
                    uzunluk boyunca nokta koysak, gene bir değere ulaşamayız. fakat uzunluk boyuncaa nokta koymak saçmadır. çünkü uzunluk noktalara ayrışamaz. yani sıfırlara ayrışamaz. fakat belli bir zaman uzunluğu boyunca hem yerinde durup hem de bulunduğu yere nokta koyan bir kalem, noktayı uzatmıştır. daha doğrusu uzunluk noktasızdır.
                      yanımızdan  geçen şeylere bakarsak, onlara o anda "bunlar yanımızdan geçiyor" deriz. ne zaman geçiyor diye sorulursa "şimdi" deriz. fakat birşeye daha geçiyor deriz. o da zaman . zaman hep geçer. zamana da aynı trene dediğimiz gibi "geçiyor" deriz. fakat geçmek bir eylemdir. -yor eki de şimdiki zaman  ekidir. o zaman zaman geçi-yor derken şimdiki zamanda geçiyor demiş olamayız çünkü o zaman zamanın geçmesi de zamanda oluyor demektir. fiilerimiz zamanda olur çünkü. burada bir gariplik var.
                       yerinde duran bir kalem düşünelim. bu kalem kağıda bir  nokta koysun ve koyduğu anda öylece dursun. zaman geçtiğinde zaman uzunluğu sebebiyle bir uzunluk oluşacaktır. fakat kalem hareketsiz olduğundan bu uzunluk kendi üzerine katlanır. uzunluğu bir noktaya hapsetmiş oluruz. buradan bir uzunluğun her izdüşümü olabileceği sonucu çıkıyor. yani katlama bir zaman uzunluğunu sıfırdan geçen zamanın uzunluğuna kadar bir değere katlayabilir. buradan çıkan bir sonuç da uzunluklar küçülebilir. mesela bir arabayı küçültebiliriz sıfır küçüklüğe kadar.  burada bir noktayı uzunluğa katlıyoruz. yani doğru bir noktanın uzunluk katı oluyor. sanki uzunluk bir rakammış gibi. nokta da bir rakammış gibi. fakat bunu yapan zaman uzunluğudur. yani zaman uzunluğu kere nokta bir doğru oluyor. fakat bu, tek bir nokta gerçekten uzunluğu hapsetmişse öyle. yani birçeşit uzunluğu çizdi ama görünmedi gibi düşününce böyle. belki de uzunluğu hiç çizmedi diye düşünmeliyiz.çünkü zamanda süren hareketi değil durmasıdır. galiba işin gerçeği şu. cisim hızına göre aynı zamanda farklı yollar aldığında göre, olduğu yerde duran cismin bir yol aldığını düşünemeyiz. çünkü aldıysa hangi yolu aldı. daha hızlı olsaydı alacağı yolu mu, daha yavaş olsaydı alacağı yolu mu? demek ki yerinde duran bir kalem ucunun bir katlama yaptığını düşünmemiz yanlış olabilir. fakat bu durumda da daha yavaş giden cisimlerin de katlama yapmadığını düşünmüş oluyoruz. sonuçta zaman uzunluğuna eşit uzay yolunca c desek, bu c yolu, bir noktaya hapsedilmiştir. alabileceği maximum yolu almamıştır.
                     uzunluk nokta nokta değildir. eğer öyle olsaydı zaman uzunluğu boyunca uzayda ilerlersek nokta nokta ilerler, sonsuz nokta da sıfır uzunlukta olduğundan olduğumuz yerde kalırdık. fakat uzunluk boyunca ilerlemek mümkündür. zamanın uzunluğu, uzayda da uzunluk geçmemize olanak tanır. bu durumda hareket bir noktadan diğerine gçerek değil, uzunluk geçerek olur. bu da uzayda bir yol almamıza olanak tanır. uzayda zamanın uzunluğu boyunca ilerlediğimizi unutmayalım. yani hareketimizin ruhu zamandır. zamanın uzunluğu uzayda uzunluk aldırır. bu iki uzunluk aynı şey olabilir. yani zamanın uzunluğu ve uzayda aldığımız yolun uzunluğu. ikisi de uzunluktur. zamanın uzunluğu boyunca uzayda yerdeğiştirmemiz zamansaldır.
                   mesela bir kalemin ucu üzerinde on dakika durduğunu düşünelim. bu kalemin ucu zamanın uzunluğunu çizmiştir. on dakika boyunca oraya nokta koymuş, bir uzunluk boyunca çizgi çizmiştir. işte bu uzunluk bir katsayıyla belirlenmezse zamanın uzunluğu olur.tam olarak çizginin uzunluğu zamanın uzunluğuna eştir. fakat hızımızla uzayda çizdiğimiz yolun uzunluğu nasıl değişiyor. tam olarak zamanın uzunluğunu azaltarak çiziyoruz. bu da mümkün.
                      galiba olduğu yerde duran kalem ucu, zaman boyunca hiç uzunluk çizmiyor. fakat bu uzunluk noktanın uzunluğu kadar da olmuyor. çünkü nokta anlarda konur. çizgi zamanda çekilir. demek ki bu tek nokta bir doğrunun noktaya indirgenmesi olmayıp, sadece hiçbir uzunluk ilerlenmediğinden, uzunluksuz bir nokta kalır. bu tek noktanın uzunlukla hiçbir ilgisi yoktur. yani bir uzunluk noktaya indirgenmemiştir. o uzunluk hiç yoktur. bütün mesele o uzunluğu hiç çizmedin, dolayısıyla yok. eğer bir uzunluk çizseydin de noktaya indirgenseydi bu durumda bir uzunluğu çizmen gerekirdi. oysa hiç çizmedin. dolayısıyla uzunluğu noktaya indirgemedin çünkü hiç çizmedin. uzunluk hiç yok. olan da bu. yukarıdakileri böyle düzeltmek lazım.
                     Burada bir şüphemden de bahsetmek istiyorum. düzgün doğrusal bir yol izleyen bir cisim, yol kaydetmek için zamanın uzunluğunu kullanır. ancak bu durumda zaman, yoluna gidebilir. yani yolunun uzunluğu , zamanının uzunluğunun bir parçası olabilir. bu duurumda duran cisim ben 5 dakika yaşadım dediğinde, hareketli cisim ben 4.5 dakika  yaşadım diyecektir. geriye kalan yarım dakika da aldığım yolun uzunluğudur. fakat hep aynı anları yaşayacaklardır. Çünkü arada kalan yarım dakika da hareketlicisim tarafından harcanmıştır. ama onu yaşamamıştır. onu yola çevirmiştir. Bu durum doğru olsa, bu durumda cisim maximum normal hıza ulaştığında zaman durur. daha da hızlanması da bizim zamanımız durmadığı için cisim kainatın zamanın durup kendi zamanınnın işlediğini, veya kendi zamanının durup kainatın zamanının işlediğini görmelidir. eğer zamanı durursa artık hiç yaşlanmaz, başka biri onu peki nasıl yavaşlatabilip tekrar zamanını işletebilir. böyle şüphelerim var . Belirtmek istedim. Alınan yol ise alınan yoll değil, alınan yolun uzunluğudur. Bu , fizikteki çok yanlış bir tanımlamadır. Normalde hızın tanımı alınan yolun geçen zamana bölümü oluyor. oysa önemli  olan alınan yolun "uzunluğunun" geçen zamana bölümüdür. Bu hız elde edildikten sonra birim zamanda alınan yol değil, alınan yolun uzunluğu zaten zamanın bir fonksiyonudur. (bu uzunluk da geçen zamanın uzunluğunun bir fonksiyonudur) Fakat bulunduğu hıza göre aldığı uzay miktarı nasıl değişiyor zamanla. zamanla nasıl deeğişiyor. zamanın bir fonrksiyonu kuvvet formülüne nasıl giriyor. alınan yol zamanın uzunluğunun hangi fonksiyonun göre değişiyor. eğer bu doğru orantılı değilse,Eintein'ın dediği gibi daha fazla hızlanmak gitgide zorlaşabilir veya gitgide kolaylaşabilir.
                     Eğer atlama yani süper hız varsa, bu durumda bu hızın üzerine çıkaracak ivme, daha fazla zaman uzunluğunu kullanmaz.  cisim, zaman uzunluğundan daha fazla yol ilerde olur birim zamanda. demek  ki süper altı hızlarda da böyle olur. demek ki kuvvet, zamanın uzunluğnu kullanmıyor cismi ivmelendirirken. cismin hareketi zamanın uzunluğunu kullanmalı süper hıza kadar. daha  üstünde de süper hızın, cisim reel anlamda aldığı yolu yiine zamanın uzunluğuyla alır, sanal anlamda aldığı yolu ise zamanın uzunluğunu kullanmaddan alır. Bu durumda da hareket zamanın uzunluğuyla olur fakat alınan yol zamanın uzunluğuyla olmaz. cisim zaten zaman boyunca hareket eder uzay boyunca değil. ama bu durumda da uzayda yerdeğiiştirir. aldığı yol zamanın uzunluğuyla ilgilidir. fakat bu durumda her hızdaki cisim aynı zaman uzunluğunu kulandığından, her hızdaki cismin her an aynı yolu aalmış olması gerekmez mi?
                   bir doğruyu noktalardan oluşmuş varsayarsak,
                   uzayın yani yerlerimizin noktaları yoktur. ancak o yere çizilmiş bir doğrunun noktaları vardır. zaten "buranın noktaları" sözü saçma geliyor. hiç bir yerin noktaları olur mu? olmaz. fakat zamanın bir doğru gibi davrandığını kabul edersiniz. ama o doğrunun noktaları da vardır. demek ki zaman doğrusu "zaman yeri"'ne çizilmişitir. yani zamanın bir yeri vardır. Yerlerimizin mekanda olduğunu duymuştum. mekan diye birşey vaardır. heryer o mekandadır. işte zamanın da öyle bir mekanı vardır. zamanların yerleri de o mekanlardadır. Bundan yüzde 99 eminim diyebilirim. Zaman bir maddedir. Fakat kendi evrenindedir.
                zamanın uzunluğu, bir noktaya bir uzunluk çizdiriyor. daha önce varolmayan bir çizgi çizilebiliyor. bu çizgi mürekkeple çizildiğine göre zaman uzzunluğu mekan uzunluğuna dönüşüyor. Bu mekana çizilen çizgiye noktaların uzunluğu dahil deeğildir anca tüm bir doğru nokta uclu kalemle çizilmiştir. uzunluk uzunluğa elveriyor. yani zaman uzunluğu mekan uzunluğuna elveriyor kalem çizgi çizerken.yoksa  hareket mümkün değildir. işte zaman mekan uzunluğuna elverirken, mekan uzunluğu zaman uzunluğunun bir fonksiyonuysa, atlama ve katlama kaçınılmaz bir gerçek oluyor. hareket, herdurumda zaman uzunluğun aldırıyor ve zamanın uzunluğu yetmediği durumda aradaki uzayı atlıyor. ancak kuvvet zamana aldırmııyor. çılgınca hızlandırıyor cisimleri.
              işin daha da garibi, bize  göre zaman da geçer tren de geçer. trenin  hareketini anladık, zamanın uzunluğunu kullanıyor, peki zaman  geçerken neyi kullnıyor. zamanın da noktaları olan anlar var. bu anlarla bir uzunluğu oluşturmak imkansız. hep de "şu an" diyoruz . ama toplamda bir de bakıyoruz ki bir zaman uzunluuğu geçmiş. bence bu durumda zaman da başka birşeyin uzunlluğunu kullanıyor . kullandığı şey ya zamanın zamanıdırr, ya da biziz. bizler de zamanın zamanıyız. çünkü geçmiş zaman geçmişte kalır. bu durumda zaman duruyor da biz zamanda ilerliyormuşuz gibi olur . ama aynı güneş doğup batarken güneş dönüyor dememiz gibi, zaman geçiyor deriz. yani zamanın geçmesi bizim zamanda ilerlememiz oluyor. bu durumda zaman bize bakıyor, bunlar ne kadar ilerlediyse o kadar zamanım geçti diyor. biz de zamana bakıyoruz, zaman ne kadar geçtiyse o kadar zaman geçti diyoruz. ya da zamanın bir üst zamanı var. anlar , o üst zamanın uzunluğunu kullanarak bir zaman doğrusu çiziyorlar uzunluğuyla beraber. büyük ihtimalle bir üst zaman var çünkü eğer zamanın uzunluğu bizim zamanda hareketimizle tanımlansa, önce zamanın uzunluğu zaten olmalı ki biz o zamanda ilerleyebilelim, bu durumda ise geri dönüşle bizim hareketimiz zamana uzunluğunu veremez. çünkü zamanda hareketimiz de uzayda hareketimiz gibi bir bir uzunluk sahibi olduğundan, ona da uzunluğunu verecek bir üst zaman gerekiyor. Fakat bu durumda da sonsuza kadar devam ediyor. onun da üst zamanı gerekiyor , onun da üst zamanı gerekiyor. böylece sonsuza kadar gidiyor. aynı yerimizin bir yeri olmalı, onun da biryeri olmalı , onun da bir yeri olmalı meselesi gibi. bunu da felsefeciler çözememiş ve böyle sonsuza kadar gider demişlerdir. fakat zaman durumunda , zaman bir madde olduğu için kendi evreninde, bize göre ilerlemesi kendi zamanında olabilir. daha önce mekan hakkında bir çözümlemem vardı. mekanda yerler olduğuna göre, mekanın maddi bir yapısı olmalı. çünkü yer var , onun yanı var onun yanı var. bunlar yanyana dizilmiş şeyler gibi duruyorlar. en sonunda şu sonucu çıkarmıştım, çünkü katı birşey olan madde , katı birşey olan mekanda ilerleyemez. onu kırar. mekan sıvı veya gaz da olamaz çünkü yerdeğiştiren bir yer görülmemiştir. bu durumda inanılmaz bir şekilde gölge aklıma gelmişti. sonra bunun bir ayna üzerine düşen bir gölge olduğu sonucuna ulaştım. başka hiçbirşey mekanla maddenin ilişkisini açıklayamıyordu. mekan yani yerlerimiz bir ayna oluyor, bizler de onun üzerine düşmüş bir gölge veya akis görüntü oluyorduk. başka bir yol da yok. bu durumda mekanın da yerlerimizin de bir yapısı olur. başka bir sonucumda da mekandaki yerlerimiz sırf koordinatlarımızdır. yerler külliyen relatiftir. hiçbir mutlak gerçekliği yoktur. bu durumu ise özel relativite teorisine benzetiyorum. yani her cisim ben duruyorum der gibi koordinat sistemindeki her koordinat bir yer oluyor. fakat cisim kendine ben duruyorum diyemez. çünkü bu durumda durma tanımlanamıyor çünkü cismin kendine göredir. kendime göre ben duruyorum demek olmaz. çünkü birisine göre olması arada uzaklık gerektiriyor. bana göre a koordinatında bulunması gerekiyor. fakat ben kendime göre 0 koordinatında bulunamam. zaten oradayım. lisedeki matematik dersinden hayal meyal hatırlıyor gibiyim. koordinat merkezinin koordinat sistemine dahil olup olmadığı tartışılıyoru yanılmıyorsam. işte tam o durum. yani 0 0 0 koordinatı koordinat sistemine ddahilmidir. nasıl insan kendine ben duruyorum diyebilir. duruyorum diyebilmek için kendini referans alamaman da başka bir mesele. dolayısıyla nasıl ben duruyorum diyebilirsin. yani 0 0 0 noktası referans alınamaz. koordinatlar galiba kişiye göredir. kişinin bulunduğu yere göre değildir. eğer öyle olsaydı benim bulunduğum yere göre hızdan bahsedebilirdim. bana göre hızdan değil. bu da saçma oluyor çünkü yere göre hız olmaz. çünkü yer bir "şey" değildir. bir "şey" olduğun zaman içe doğru bir derinliğin olur. bir kalınlığın olur. işte o kalınlığının maddi tarafı , yani senin boyutundaki tarafı sana maddi bir uzay verir. herkes de o uzayda hareket eder. başka bir deyişle hız, maddenin kendi cinsindendir. bana göre hız olur çünkü ben bir "şey"im. yerlerimiz ise kaale alınmaz. ona göre hız olmaz. çünkü ben, maddi bir şeyim.  bu durumda hareket eden cisim de aldığı yol da benim cinsimdendir. yani başka bir deyişle uzay benim cinsimdendir. zaten de benim uzayım. merkezinde ben varım. diğer cisimlerin bana göre olmaları gerekir.  o cisim bana göre değil ama bana göre. bulundğum yer de bana göre bir koordinat değildir. çünkü benim.  boş bir kainatta tek başına bir cisim hayal edin. göreceksiniz ki bu cismin yerini tayin edemeyeceksiniz. bu cisim nerededir diye sorun kendinize. ona bir yer tayin edemeyeceksiniz. hayalinizde o cisim "benim yerim burası" da diyemeyecek. cisim ancak diğer cisimlerden "benim yerim burası" diyebilir. diğer cisimlerle tanımlanmış yerden. yoksa diyemiyor. işte buradan yerlerin sırf koordinat olduğunu , başka hiçbirşey olmadığını çıkarmıştım. başka bir deyişle cisim heryeri tanımlar, ancak kendi yerini diğer cisimler olmadan tanımlayamaz. bu durumda yerimiz, herşey içinde bir yer olur, heryer içinde bir yer olmaz. yani yerlerimiz maddelerle tanımlıdır. sırf maddeden ayrı yer olan yerlerimizle değil. eğer mekan boşluk gibi birşey olursa, yerlerimiz o boşluktaki koordinatlar olur. yani yerlerimiz mekandadır. ama sırf relatiftir. bizler olmadan yer de olmaz.
                        
                           Burada biraz spekülasyon yaparsak, cisimler durmaya ve harekete diğer cisimlere bakmadan karar veremediklerinden, eğer uzay zaman kısalmaları oluyorsa bunlar cisimler arasında alışverişle olur. yani bir cisim diğerine zamanını verir gibi birşey. mutlak durma olmadığı gibi, relatif durma da bize göre kendimizin durması değil, durma referansımıza göre durmamızdır. yani diyelim ki güneş sistemini duruyor zannettik ve dedik ki ben duruyorum. çünkü güneş sisteminde hareketsizdik. sonra hareket etmeye başladık. hareket ediyor olmalıyız çünkü güneş sistemi duruyor. sanki hiçkimse hareket etmiyormuş gibi. hareket kişiye göre olur ancak bize göre duran kişiye göre. bize göre hareket olmaz eğer hareket ediyorsak.  fakat mutlak uzay da varolabilir ancak orda durma mutlak durma olmuyor. yani birçok cisimlerin aralarında bulunduğumuzu farzedelim ve onlara doğru hareket ettiğimizi farzedelim. onların toplam boyutlarının da çok fazla olduğunu farzedelim. dolayısıyla onlara duruyor diyeceğiz. demek ki biz onlara doğru yaklaşıyoruz. onların hareketsizliğine mutlak durgunluk veririz. biz de mutlak hareket ederiz. onların durgunluğu bize göredir., bizim hareketimiz ise onlara göre olduğundan hareketimiz doğru ve var olmalıdır. burada bir yokluk dikkati çekiyor. durmanın yokluğu. bu durumda mutlak hız diye birşey de olmaz. sadece ara açılma hızları olur. mesela cisme göre ışıkla arasının açılma hızı heryönde sabittir. hız uzaya göre olamıyor çünkü uzay bir "şey" değildir. uzaya göre hız olmaz. durma uzaya göre olamıyor aynı mantıkla çünkü uzay bir "şey" değildir. mutlak durma yoktur. uzayda bir yerimiz de yoktur. durma yoksa , hareket cisimlerle ilgilidir. kuvvet cisimlerle ilgilidir. hatta newton'un F=m*a formülü , uzay boşsa olmaz. yani kütlemiz, diğer cisimlerin varlığıyla birşeydir. kuvvete karşı direncimiz. durma isteğimiz. diğer cisimlerle ilgilidir bu. eğer onlardan sıyrılabilirsek, benim amacım olan galaksilerarası seyahate ulaşabiliriz. bu şu anlama da gelir. F=m*a formülü kainatın değişik yerllerinde değişiktir. kainatın  değişik yeerleri denince hepinizin aklına maddi şeyler gelir ve onların etrafı gelir. kimi yıldızları kimileri madde gibi düşündüğü hayallerini düşünür kainatın biryerlerinde. işte kainatın biryeri odur. eğer o cisimler olmazsa orası kainatın biryeri olmuyor. kainattan tüm maddeler alındığında, boş bir kainat yersiz bir kainattır. yani içinde yerler yoktur. mesela büyük bir kainatta tekbaşşına duran bir cismin yeri, kainatın biryeri değildir. etrafı da kainatta biryerdir. yani yerler, cisimlerin sağı solu altı üstü etrafı gibi şeylerdir. bunlar haricinde yer yoktur.
                         
                     fakat böyle olsa bile cisim , ivmeyi hisseder. bu his şu yolla olur. cisme  kuvvet bir veya birkaç noktadan uygulanmıştır. diğer parçacıkları ise bu parçacıklar tarafından çekilecektir. dolayısıyla o parçacıklar kuvvetle itilirken, diğer kuvveti direk hissetmeyen parçacıklar arkadan gelir. böylece cisim ivmeyi hisseder.  eğer cismin her noktasına ama he noktasına etki edecek bir kuvvet olsa , cisim ivmeyi hissetmez. bu uçma gibi birşeydir. uçarken kütle çekimi hemen hemen her noktamıza eşit etki eder. eğer hava direnci olmazsa büyük ihtiimalle ivmeyi hissetmeyiz gibime geliyor. fakat emin değilim. yani ayda serbest düşen bir insan, ayın çeekim ivmesini üzerinde hisseder mi? ivmeyi hisssetmemek olası mı? sonuçta insan ivmeyi hissettiğinde kuvvet mutlak demektir. ama hissetmediği durumlar da olabilir mi? sonuçta kainattaki her kuvvet , cisimlerde şekil değişikliğiyle kendini belli eder. az da olsa şekil değişir ve sonrrasında titreşimlere rotasyonlara dönüşür. eğer mutlak duran bir cisim varsa, bunda o titreşimler bulunmaz. çünkü kainatın başlangıcından beri üzerine hiçbir kuvvet etki etmemiştir.
                       sonuçta boş kainatta duran tek bir cismin yaptığına durma diyemeyiz. çünkü cisim durup durmadığına diğer cisimlerden karar verecek.etrafında bir cisim yoksa cisim durmayı ve hareketi tanımlamaz.
                        
                     bir araba hareket ediyor diyelim belli bir hızda. bu araba zaman boyunca hareket ettiğinden, ilk bulunduğu noktayla son bulunduğu nokta arasındaki heryerde bulunmuşmudur?
                          galiba kalem bulunduğu yere  mürekkep koyar ama bir uzunluk boyunca.
                           Bir kalem ancak bulunduğu yere nokta koyabilir. iki bulunduğu yerin arasına değil. bu durumda nokta uclu bir kalem büyük bir kağıt üzerinde ucu üzerinde giderken bir uzunluk çizer. bu uzunluk boyunca doğru oluştuğu için nokta bu doğrunun her noktasında bulunmuştur. fakat bu zamanda anlar da varken olmuştur. fakat şu kesin ki bu doğrunun nokta hariç uzunlukları yoktur. çünkü doğru, nokta kalemle çizilmiştir. heryeri. demek ki heryerine nokta koyabiliriz. uzunluğu zamanın uzunluğundan gelmiştir, noktaları zamanın anlarından gelmiştir. iki noktanın arası, kalem oradan geçmeden çizilemez. demek  ki zaman geçince kalem bir doğru çiziyor. fakat  bu doğrunun da heryerinde bulunuyor. bu durumda da doğrunun heryerine nokta koyulabilir demektir. fakat gene geliyoruz doğru parçası paradoksuna. bir noktanın uzunluğu sıfırken, sonsuz kere sıfır da sıfırken, nasıl doğru noktalardan oluşur da bir uzunluğu olur. gerçi bir uzunluk boyunca belli bir hızdaki kalem ucu bir doğru çizer. fakat hızı varsa zaten doğru çizince doğru çizer demiş oluyoruz. çünkü ilerliyor. bu şu noktadan şaşırtıcı çünkü bir doğrunun tamamının noktalardan oluştuğundan emin değildim. yani mesela sıfırdan sonraki en küçük sayıyı sayı doğrusuna yerlerştirirken, sonnsuz küçük ileriye bir nokta koyarız. belki de dedim bir nokta sonra bir sonsuz küçük uzzunluk, sonra bir nokta daha... böyle gidebilir. emin olamadım. mesela saniyede bir metre hızla giden bir cisim, bir uuzunluk boyunca nokta kooyacağından bir uzunluk oluyor. hareketi de zaman boyuna oluyor ama her an biryerde oluyor. bir anda hareket ollamıyor.
                   belki de bunun çözümü anların mesela 5 dakika boyunca gelmemesidir. çünkü 5 dakika  bir uzunluktur. anlar uzunluk boyunca değil , zaman boyunca gelirler. ama zamana dahil olmazlar.
                        nokta doğrunun sıfır miktar parçası olduğu için, nnokta doğrunun bir parçassı değildir. nokta sıfır  miktar bir parça olduğundan, sıfır da bir miktarın bir parçası olmadığğından, nokta doğrunun parçası olmaz. 
                        sayı doğrusunda sıfırdan sonraki ilk sayıyı yazmak için , belli bir miktar sağa gitmek gerekir. bu aralık, olabilecek en küçük sayyının uzunluksal ifadesidir. 
                        birşeyin sıfır miktarı, o şeyiin miktarının bir parçası değildir. miktarı ayrıdır, sıfır miktar ayrıdır. işte miktar maddenin çokluğunu gössterdiği için, sıfır miktar da maddenin çokluğunun bir parçaası olmaz.(bu durumda , sıfır miktarlı şey, o maddenin bir parçası olmaz.) yani miktarı sıfır olan bir parçaa da o şeyin bir parçası olmaz. yani sıfır uzunluk da, uzunluğu madde miktarı gibi düşünürsek, doğrunun miktarının yani çokluğğunun bir parçası olmaz. dolayısıyla nokta doğrunun bir parçası olmaz. çünkü sıfır miktar, maddenin miktarının bir parçası değildir. maddenin dışındadır. miktarının bir parçası olmayan şey, maddenin de bir parçası değildir. yani nokta doğrunun bir parçası değildir. yani kısaca maddenin sıfır miktarı, maddenin miktarının bir parçası değildir. bu durumda sıfır miktardaki bir madde, belli bir miktardaki maddenin bir parçası değildir. doğrunun uzunluuğuna da doğrunun miktarı dersek, sıfır miktardaki bir nokta, belli bir miktardaki doğrunun bir parçası değildir. buradan kkolayca anlaşılıyor. şu anlaşılıyor, nokta, doğrunun bir parçası değildir.  Bunu kendi kafamda ispatladım. Fakat anlatmakta büyük zorluk çekiyorum. nasıl ki sıfır , birin bir parçası değilddir. aynı şey. yani nokta da doğrunun bir parçası değildir. Mesela sıfır , birin bir parçası değildir. oysa ki deriz ki 1'in içinde sonsuz tane sıfır vardır. oysa ki içinde varsa bir parçası olması gerekmez mi? içinde var diyoruz. açıkça içinde var diyoruz. ama buna rağmen 0,1'in bir parçası olamıyor. işte doğru durumunda da aynı şey oluyor. 1 doğru oluyor,0 nokta oluyor. Doğrunun uzunluğu 1'in değeri oluyor, noktanın uzunluğu da 0'ın değeri oluyor. Aynı şeyler yani. Aynı şekilde nokta da doğruda sonsuz tane bulunduğu halde, doğrunun bir parçası olamıyor. çünkü sıfır, doğrunun değerinin bir parçası olamıyor. burada doğrunun değerini uzunluğu olarak alıyoruz.
                  1, bir rakamdır. 0 ise diğer bir rakamdır. 1'in bir değeri vardır. 0'da ise bu değer hiç yoktur. fakat yine de sıfır tamamen yokluk değildir. değeri yoktur, ama gene de değersiz bir rakam olarak sıfır vardır. aynı doğrunun noktası gibi.  noktanın hiç uzunluğu yoktur ama nokta gene vardır uzunluğu sıfır olarak. sıfır rakamı da aynı şeyi gösterir. yani bir rakamı doğrudur, uzunluğu ise 1'in değeridir. fakat 0 rakamının bir değeri yoktur yani o bir noktadır . ama değeri olmadığı halde nokta olarak o yine vardır. değersel sıfırdır. rakamsallığı vardır fakat değeri yani uzunluğu sıfırdır. yani bir noktadır. rakamların noktasıdır. Arapçada 0 rakamının noktayla gösterilmesi bu sebebe binaen olsa gerek.
                 nokta doğrudan daha küçük değildir. büyüklük küçüklük uzunluk karşılaştırması olduğundan, nokta hiç yoktur. daha küçük değildir. çünkü noktanın hiç uzunluğu yoktur. küçük olamaz.küçük olması için bir uzunluğu olması ama daha kısa olması gerekir. dolayısıyla bir doğru üzerine bir nokta koyduğumuda o nokta doğrunun oradaki parçasından daha küçük değildir. hiç yoktur.  dolayısıyla nokta doğrunun küçük bir parçası değildir. birşeyin küçük parçası , o şey özelliğindedir. mesela elmanın küçük bir parçası elmadır. veya en azından elmayı oluşturan bir atomdur. ama noktada hiç doğrusallık, doğruya benzeme , doğru gibi olma yoktur. çünkü doğruyu noktadan ayıran şey olan uzunluğu yoktur. doğrunun küçük bir parçası doğru özelliğinde olması gerektiğinden, doğrunun olmazsa olmaz özelliği olan uzunluğun da noktada bulunadığından, nokta doğrunun bir parçası değildir.doğrudan başka birşeydir. birkere nokta doğrudan daha küçük değildir çünkü daha kelimesini kullanabilmemiz için noktanın da küçük de olsa bir uzunluğunun bulunması gerekir. peki nokta doğrudan küçükmüdür. büyüklüğü hiç yoktur birkere. karşılaştırılamaz. demek ki nokta doğrudan küçüktür lafını bir kenara bırakmamız gerekir. peki doğruyu bir kenara bırakalım. nokta küçükmüdür.
                             noktanın bir büyüklüğü var ama nokta kadar desek ayrı mesele. ama büyüklük küçük o. büyüklüğü yok. büyüklük olarak yok. bir büyükle karşılaştıramayız. çünkü yok. bu durumda noktaya küçük diyemeyiz. hiç yoktur.
                        iki şeyin arasında bir nokta olsun. bu durumda bu iki şeyin arasında bir aralık yoktur. çünkü nokta sıfır uzunlukludur. ayrıca nokta küçükse eğer, büyüklük sıfırdan başlayarak artar demektir. fakat nokta küçük değilse, en küçük büyüklük tanımsızdır demektir.
                           uzunluk boyunca koyulan noktalar bir uzunluk tanımlıyor. mesela zaman uzunluğu boyunca nokta koysak, bu durumda bir uzunluk elde ediyoruz. demek ki zamanın uzunluğu mekanın uzunluuğu cinsinden ifade edilebilinir. ayrıca mekanın uzunluğuyla zamanın uzunluğu aynı şey demektir. çünkü zaman uzunluğu boyunca nokta koyduğumuzda  aynı zamanda mekan  uzunlluğu boyunca da nokta koymuş oluruz. demek ki iki uzunluk aynı şey. aynı şey olur. oysa zamanın her anında bir nokta koysak, bu durumda bir uzunluk elde edemiyoruz çünkü sıfır kere sonsuz sıfırdır. sonsuz nokta dahi koysak bir uzunluk elde edemiyoruz.
                    bir cisim düşük hhızda giderken nokta koyduğumuzda, fazladan geçen zaman üstte olur. yani deltax/delta t denkleminde, fazla geçen zaman allta yazılır. ama cisim hızlı giderse bu üste  yazılır. bu üste yazılan zaman miktarı cismin aldığı yoldur. çünkü cisim birim zamanda daha fazla zaman uzunluğunu yola ayırmıştır.
                            UZAYIN NOKTALARI
                    Uzayın noktaları olmadığ için , cisim hareket edip etmediğini bilemez. Bunu anlamasınnın yolu yoktur. yerlerimiz yani ingilizcedeki place kelimesinin karşılığı yerlerimiz noktalı değildir. Birisine soruduğumuzu farzedelim şu soruyu "Şuraların noktaları nasıldır" ya da "buranın hangi noktasındasın". bu cümleleer anlam bakımından düşük olur. çünkü yerlerin noktalarıı yoktur. yani yerler bölümlenemiyor. hiçbirşşey yerleri bölümlememiş. demek ki cisim de hareket ederken biryeri geçip geçmediğini bilemez. sadece uzayda ilerler. uzayın noktaları olmadığı için cisim ben şu noktadayım diyemez.(fakat boşlukta da ilerlenmez. cismin yeriyle irtibatı vardır. boşlukta ilerlemek saçmadır. ya da boşlukta ivmelenmek saçmadır. hiçbirşeyde ivmelenmemektir ya da hiçbirşeyde ilerlememektir. bu durumda cismin yeriyle irtibatı günedeme gelir. çünkü cismin durmasıyla hareket etmesi iki farklı şeydir. cisim büyüklüğünü yerinden alır. oraya düşmüş bir gölge veya görüntüdür çünkü. görüntünün hareketi belki kendisi de görüntüdür. yani hareket de bir görüntü olabilir. ancak cisim hareket ederken başka başka yerlerde yansır. ya da başka başka yerlere düşer. düşer diyorum çünkü kendisi bir görüntü veya gölgedir. ancak yer ya yerdir, ya da koordinattır. yani koordinat yani pozisyon. ya yerdir ya da koordinattır. eğer durma olsaydı  yer bir alan olacaktı. orası diye bir alanı gösterecektik. ancakdurma da tanımlanamıyor. yani kişiye göre alanlar veya kişiye göre koordinatlar oluyor. bunlardan hangisi kişiy göre yerdir bilemiyorum. 
                          bütün uzayı kareleyelim. yani bir düz bir de ona dik çizgiler çizelim ve uzay karelerle veya küplerle ddolu olsun. işte bu durumda yerimiz belli olur. hangi karedeysen vey küp alanının içindeysen yerin üç boyutta orasıdır. oysa uzayda hiç böyle kareler veya küpler olamıyor. uzayın kendi yapısında da ççizgiler yoktur. dolayısıyla ilerlerken sırasıyla gelen çizgileri geçmezsin . böylece ilerlediğin belli olsun. fakat uzayda hiç böyle biryeri diğerinden ayıran çizgiler noktalar olmadığı gibi uzayın iç yapısında da bu çizgiler noktalar yoktur. doğasına birgariplik var. sanki heryere aynı yer diyebiliriz gibi. hiçbir yer diğerinden ayrılmıyor ve hiçbir hız da diğer hızlardan ayrılmıyor.
                              mekan eğer böyle sürekli kontinyus birşeyse, heryerinin özelliği birbiriyle aynı oluyor. uzaylığı bir kürenin yüzeyi oluyor. boşluk ise özellik bakımından bir kürenin yüzeyidir. özelliği heryerinde aynıdır. bir küre yüzeyinin de özelliği heryerinde aynıdır boş bir kainatta. boşluk, biryerde birşeyin olmamasıdır. uzaydaki boşlukların tamamı dolu da olabilir. ancak orası yine de boştur. 
                                         NOKTA VE DOĞRU
                                       Nokta uclu bir kalemimiz olsun . Bu kalemle bir doğru çizelim. kalemin ucu bir uzunluk çizecektir. bir nokta bir doğruyu çizebildi. bunu yaparken zamanın uzunluğunu ve anlarını kullandı. kısaca zamanı kullandı. demek ki zaman da bir uzunluğu olan bir doğrudur. çizdiğimiz doğruya bakarsak , her noktası bir önceki noktasından sonra gelir. bu şekilde devam eden bir doğrunun uzunluğu, o doğruyu çizen noktanın sonsuz katıdır. kalemin ucu bir noktadır. bu nokta, tam sonsuzdan da fazla pozisyonda bulunmuş demektir.çünkü çizdiğimiz doğrunun uzunluğunu sıfıra bölersek sonsuz çıkar. bu durumda nokta doğrunun bir parçası değildir. çünkü uzunluğu sıfırdır ve doğrunun bir katı değildir. yani doğru ile nokta bir katla ifade edilemez doğru nokntanın onmilyon katı gibi. bu durumda da nokta doğrunun bir parçası olamaz. bu durumda uzunluk kere nokta koymuş mu olduk. 
                                      YUKARIDA  SÖYLEDİKLERİMİZE TEKRAR BAKIŞ
                                      Yukarıda zammandan zamana geçiş gibi aslen olmayan birşeyle sonuca gittik. şimdi de zamanın ggeçmesiyle aynı sonuca gitmeye çalışalım. Önce bir an gelir. sonra diğer an gelir. sonra diğer an gelir. bu iki an arası zamanmıdır, geçer mi?  an, sıfır uzunluklu bir zaman parçası olsa, bu durum bir anda hiç süre geçmiyor demek değildir. şöyle ki anlı zaman geçiyor. zaman daha hızlı da geçebilir , bizim için birşey değişmese bile, çünkü gene aynı miktar zamanı yaşıyoruz. fakat burada zamanın geçme hızı zamanın zamanı olmasını gerektirir. a anı geçti b anı geldi, b anı geçti c anı geldi. bu anlarda durmalarımız var. şöyle ki bir an, zaman doğrusu geçtiği için geçer. zaman, noktalardan oluşmak zorunda da değildir ama bizler hep bir anı yaşarız. bu  durumda zaman , an an geçer. ancak bu an geçen zamanın bir anıysa, tek birr an dda hareketli demektir. yani geçerken an, geçmezken andan farklı olur. geçerken an, geçen zamanın bir anıdır ve bir süre geçebilir. zaman doğrusunu düşünelim ve hareket ettiğini düşünelim. hep ileri anlar gelir. bu anları yaşarken arada bazı zamanları atlayarak ilerleme ihtimalimiz vardır. fakat bir an, doğrunun bir noktası kalınlığında olmakla beraber , doğru ilerlemektedir. ilerleediği  için doğrunun da bir zamanı olması gerekiyor. her durumda duran zamanın değil, geçen zamanın bir uzunluğu oluyor. bu doğrunun bir anında bir an kaldığımızın bir garantisi yoktur. zaman daha hızlı geçseysi, bir anda daha kısa dduracaktık yani zamanın zamanı daha kısa olacaktı biz bir andayken. eğğer zaman doğrusu daha hızlı geçseydi, bir anda dahaa fazla zamanın zamanı gçecekti pardon daha az geçecekti. 
                                     zaman yavaş geçerken bir an daha fazla sürer.çünkü an, sürenin bir parçasıdır.
                              zaman varsa, geçiş de var hareket de var herşey var demektir çünkü belli bir uzunlukta zaman var. bu yaşadığımız gördüğümüz  zaman tam anlamıyla böyledir , bir relatedir ve harekete elverir. o halde hareket vardır bütün mesele zamanı küçük parçalarına ayırarak incelediğimizde bu hareketi gerçekten varedecek nasıl bir yapıdadır. en küçük zaman diye birşey mi var yoksa en küçük zaman bir anmıdır. her durumda hareket varolur. zaman noktalardan da oluşsa , oluşmasa da hareket vardır. çünkü yaşadığımız zaman tam buna elveriyor.
                                                    KİNETİK ENERJİ
                             cisimlerin birbirlerine göre enerjileri vardır. yani relatif bir enerjileri vardır. mutlak uzayda ışık hızı aşılamaz gibi duruyor. ama cisimler birbirlerine göre de ışık hızını aşmazlar. bir cisim diğerine bakarken, baktığı cisim kendi zaman uzunluğundan fazla bir uzunluk gidemez uzayda. giderse atlar. maksimum normal hız ışık hızı olsa, cisim ışık hızını aşamaz diğer cisme göre.fakat aynı zamanları yaşamıyor da olabillirler. bu durumda bir cisme göre senin maksimum normal hızın diğer cisme göre ötekinin maksimum normal hızından farklı olabilir. 
                                Kainat döndüğünden, kainatta ışık hızından çok daha büyük hızlar vardır. Bunlar mutlak hızlardır, relatif hızlar değil. 
                                                   NE ÇEŞİT BİR RELATİVİTE
                               Bir cisim sağa mutlak giderken sola bir cisim attı diyelim. sağa doğru çok hızlı giderken sola çok hızlı bir cisim gördü diyelim. Sola attığı cisim kendi zaman uzunluğunda ilerleyeceğinden eğer atlama olmazsa kendi uzayında o cisim gider. sola giden cisim sağa giden cisme göre en fazla ışık hızında olabilir. Işık hızı eğer maksimum normal hızsa bu böyle olur.
                                mutlak hız ışık hızının katrilyonlarca katı olduğunda cisimler neden atlamaz da bu yolu alırlar. Birkere mutlak hızlar hiçkimseye göre değildir. Bir kişi görmeli ki onun zaman miktarına göre ışık hızı aşılmasın. Mutlak uzayın da bir zamanı vardır ve geçer. Fakat mutlak uzaya göre hız olmaz çünkü mutlak uzay bir "şey" değildir. Ayrıca mutlak uzay durgun da değildir ki ona göre hız olsun. Mutlak uzay durmaz, hareket de etmez. Çünkü dursaydı bir yeri olması gerekirdi oysa kendisi yerdir. Onun bir yeri olmaz. Mutlak yerlerimiz eğer hareket edebilseydi onlara göre hız belki olamazdı. Oysa kendisi yerdir, yerin yerdeğiştirmesi için yerin yerinin olması gerekir ki bu bence olmaz. Yani yerin yeri olsa, onun da yeri olması gerekir, onun da yeri olması gerekir , onun da yeri olması gerekir. Bu böyle sonsuza kadar gider. Bu da saçmadır. mesela bir yer bakıyor ki diğer cisim ışık hızından hızlı gidiyor. böyle bir şey olur mu: olmaz. çünkü yer diğer cisme bakamaz çünkü bir "şey" değildir. Fakat bu durumda da kainat etrafında dönme hızımız zamansızdır. Yani birisi zamanıyla bu hızı ölçmüyor. Dolayısıyla ışık hızı aşılabiliniyor. Eğer bu yol bir zamanda alınsaydı o zaman ışık hızı aşılamayacaktı ya da atlama olacaktı. Fakat bizler kainat etrafında dönme hızımızı kendi zamanımızla ölçeriz. Bu durumda hız bize göre hız olmaz, bu durumda ışık hızı aşılabilinir. Hız vardır ancak kimseye göre değildir. Kainattaki mutlak hızlar kimseye göre olmadığından, ışık hızından yüksek olabilirler. Ancak hız birisine göre olduğunda durum değişebilir.
                                 Mutlak uzayda tek bir cisim düşünelim. Bu cismin mutlak hızı ışık hızını geçebilir mi? kimse bakıp da kendi zamanıyla hızı ölçmediğinden, ışık hızını bu cisim geçebilir. Fakat elimizde olmadan, mutlak uzayı düşündüğümüzde kendimizi bu uzayda durgun farzederiz olaya bakan biri olarak. Bu da olmamalıdır. Bu durumda her cismin bir zamanı vardır ve geçer. uzayın da bir zamanı vardır. fakat uzay cismin hızını ölçemez. ölçse , mutlak hızlar da ışık hızını geçemez. göreceli hızlar bir illüzyondur. biz olmasaydık cisim ışık hızını geçebilirdi. fakat biz olduğumuz için cisim ışık hızını geçemiyor. Ancak atlama da olabilir tabii. FAkat nasıl olur bu atlama. henüz incelemedik.
                                 Cisim, eğer kainatta tek başına olsaydı ve biz olmasaydık her hıza ulaşabilir. Fakat biz ortaya çıktığımızda bize göre hızı ışık hızını aşamıyor.oysa biz olmasak aşabilirdi. Bu durumda biz, o cisim için bir tutkal oluyoruz. cisim de ulaşabileceği hızlara ulaşamıyor. belki de ulaşıyor fakat bize göre onun hızı bir illüzyondur. yukarıda illüzyon derken bunu kastettik.
                                   Cisim normalde ulaşabileceği bir mutlak hıza biz var olunca neden ulaşamıyor.
                                  HAREKET NASIL OLABİLİR
                                Bir cismin hareket etmesi için dt kadar zamanda dx yolunu alması gerekir.


 


 
  Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol